Kalori Hesabı Anlamsız Mı?

Kalori hesabıyla ilgili karşıtlığın iki türü var. İlki, kişilerin sürekli kalori hesaplaması gerektiğidir, ki buna ben de katılıyorum. Beslenme hakkında temel bilgileri öğrenen herkes, gramı gramına kaç kalori aldığını hesaplamasına gerek olmadan pekala sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilir.

Ancak son zamanlarda, kalori karşıtlığının diğer türü ortaya çıktı. Bu görüşe göre, kalori hesabı tamamen geçersizdir ve obeziteyle hiçbir ilişkisi yoktur. Üstelik bu iddiayı dile getirenlerin bazıları da tanınmış isimler olunca herkesin kafası karıştı. Bu görüşe katılmam mümkün değil, sebebini açıklayayım.

Kalorilerin tamamen anlamsız olduğunu savunanlara göre, kişiler doğal gıdalardan beslenirse hiçbir şekilde kalori hesaplamalarına gerek yoktur. Onlara göre şişmanlığın esas sorumlusu, işlenmiş gıdalarda; doğal gıdalar tüketerek obeziteye yakalanmak mümkün değildir. Peki, gerçekten de böyle mi?

Tabii ki, değil. Bu iddiayı dile getirenler basit bir tarih eğitimiyle bu görüşlerinden vazgeçebilirler. Binlerce yıl öncesine ait metinlerde bile aşırı beslenme veya hareketsizlikten şişmanlayan insanlara rastlanır. Çok geriye gitmeye gerek yok, sanayi tipi gıdaların üretilmediği, örneğin ilk Cumhuriyet yıllarında bile, bol gıdadan yoksun olup hareketli bir yaşam süren kırsal kesim insanlarında şişmanlık azken, gıdaya erişim artıp hareket azaldıkça şişmanlığın çeşitli ölçülerde görüldüğü sabittir. Ancak ne yazık ki bizim insanımızın çoğunun tahayyülündeki Osmanlı resminde, gıdalar çok bol ve çokça tüketilmektedir. Gerçek ise, hiç de böyle değildi. Öyle ki, taşrada tereyağı, bal, tavuk gibi gıda maddeleri “rüşvet” olarak bile verilebilmekteydi.

Sonuç olarak, henüz teknolojik gelişmenin olmadığı, dolayısıyla gıdaların tamamen doğal olduğu ve çok az ya da hiç işlenmeden tüketildiği binlerce yıl öncesinde de hareketsizlik ve fazla gıda (fazla kalori alımı) obezite sebebiydi.

Tabii ki ayrıştırılmış, doğal bileşenleri azaltılmış, hatta bazen de katkı maddeleri de eklenmiş, işlenmiş gıdaları doğal gıdalarla bir tutamayız. Kalite ve sağlık bakımından doğal gıdalar üstündür.

İşlenmiş gıdaların genellikle enerji yükleri daha fazladır (birim ağırlık başına düşen kalori enerjisi). Örneğin 100 gram patates yalnızca 69 kalori barındırırken, 100 gram patates nişastası 340 kalori enerji barındırır. Üstelik bu nişastada, işlenip nişastalarına ayrışta olmamış patateste bulunan diyet lifi de yoktur. Lif bölümünde anlattığımız gibi, sindirimin daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan lifler aynı zamanda tokluk hissi vermekte ve ayrıca enerjinin kana birden tamamen verilmesinin önüne geçerek azar azar verilmesine de yardımcı olmaktadır. Ayrıca yine doğal patateste bulunan birtakım fitokimyasallar da işlenmiş patates ürünlerinde olmayabilir. Tüm bunlara ek olarak, işlenmiş patates ürünlerinde çeşitli ticari (dayanıklılığı artırmak, lezzet artırmak, vb) sebepler den, zararlı katkı maddeleri olabilir. Bu gibi sebepler dolayısıyla uzun vadede, bazı işlenmiş ürünler sağlığı daha çok bozarak obeziteye dolaylı olarak da kapı aralayabilir. (Patates nişastası örneği tamamen gelişigüzel verilmiştir, özel olarak incelemedim.)

Gördüğünüz gibi, doğal veya tam gıdalar ile işlenmiş ürünler zaman zaman besin özellikleri açısından oldukça farklı olabilir. Fakat bu farklılıklar, kalori yani enerji hesabının tamamen anlamsız olduğu anlamına gelmez.

Obezitenin küresel bir salgın boyutuna ulaşmış olmasındaki temel iki sebep, aşırı gıda tüketimi ve aşırı hareketsizliktir.

Hareketsiz yaşayan bir insanı bol bol işlenmemiş, tamamen doğal gıdayla da besleseniz, aşırı beslemeniz durumunda hızla kilo alacaktır. Elbette, işlenmiş gıdalardan aşırı yiyerek (çok daha fazla kalori alan) birinden daha az şişmanlayabilir, ama sonuçta şişmanlar.

Kaynak

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir