
Ofiste ne kadar hareket ediyoruz?
Yazan: Onur Erdoğan
Üşenmedim sizin için Nike Running’i ofiste çalıştırdım ve sabah 07.40’tan akşam 17.50’ye kadar ölçüm yaptım.
Pazartesi sendromuydu, metrobüste sıkıştırdılardı falan demedim yaptım bunu. Ofiste “yine neyin kafasında bu” dediklerini duymazdan geldim. Eziklediler, baskı uyguladılar, yılmadım. Çişe giderken bile çıkarmadım.
Nike Running ve onun gibi uygulamaların mantığına kısaca değineyim; siz durduğunuz zaman duruyor, hareket ettiğiniz zaman hareket ediyor.
İşte o sonuçlar;

Tam tamına 660 metre! Bir de ofiste hareket edilmez denir, vallahi de yalan billahi de yalan. Toplamda 16 dk. koltuğumdan kalkıp hareket etmişim. Buna sokağın başındaki restorana arkadaş zoruyla gittiğim yemek dâhil. Normalde öğlen yemeğini de ofiste yiyorum. En can alıcı veri yaktığım kalori aslında. Uygulamanın hesabına göre 43 kalori yakmışım. Allah’tan gün içinde büyük kupalarda üç tane ikişer şekerli filtre kahve içtim de bu 43 kaloriyi fazlası ile geri aldım. Evet burada bir itiraf gerekiyor sanırım. Spor dergisine yazıyorum ama benim göbeğim var. Hatta o da yazar olabilir. Öyle büyümüş ki bir kimlik arayışı içinde. Kendisini durdurmaya çalışıyorum ve başaracağım.
Yani gördüğünüz gibi İsviçreli bilim adamları haklı. Ofiste gerçekten hareket etmiyoruz. Bu yüzden özellikle bu nesilde fiziksel ve ruhsal birçok rahatsızlığı var insanların. Anne babalarınızın neslini düşünün. Birçoğu fıtıkla ya tanışmamış ya daha yeni tanışıyorken kendi neslimden fıtığım yok diyen insan tanımıyorum. Hatta “tek rahatsızlığım fıtık” diyen de az. Anasını satayım ofiste sormaya başladığımda kendimi hastaneyi gezen başhekim gibi hissediyorum. Boyun düzleşmesi olan, depresyonda olan, dizi kireçlenen, gastriti olan, maaşı yetmeyen (konuyla alakası bir çeşit işveren hastalığı oluşu) olan olan… Bu arada bunların hepsini kombo olarak kendimde taşıdığım için gurur duyuyorum.
Ofisteki bu hareketsizliğe bir de kötü beslenme ekleniyor tabii ki. Erkekleri yine göbeğimin direktifi ile es geçiyorum. Hadi yine torpillisiniz keratalar.
Kızlar sözüm size. Sabahtan akşama bir damacana su içmek ya da tüm gün bizim sunta diye tabi ettiğimiz reklama giren besinleri tüketmek sağlıklı beslenmek maalesef olmuyor. Olsaydı da o suntaları yemezdim ayrı mevzu.
Peki bu sorunu nasıl çözeceğiz?
Bir kere bireysel olarak ofiste hiçbir alet kullanmadan yapılabilecek birçok hareket var. Üşengeçlik yaparak sosyal medyada fink atmak yerine bunları uygulamaya çalışabiliriz. Çoğu ofis bırakın spor yapmayı, çalışmak için bile müsait değil. İşverenler ofiste günlerinin en az dokuz saatini geçiren insanlar için ortopedik koltukları, ergonomik klavyeleri çalışanın düşünüldüğü havalandırma sistemlerini maalesef “maliyet arttırıcı kalemler” olarak görürken, “tuvalete hangi personel ne kadar gitti” sistemini personel verimliliği zannedebiliyor. Bunun böyle olmadığını işverenlere anlatmalıyız. Zira çalışan memnuniyetini sağlamak, yani iç müşteriyi memnun edip şirkete bağlılığını ve verimini arttırmak o ortopedik koltukların maliyetini uzun vadede sıfırlayacaktır.
Son olarak kazanacağın hiçbir ücret, senden, çalınan sağlığından ve zamanından daha değerli olamaz. Satırlarımı Amerikalı ünlü bir düşünürün şu sözleri ile bitirmek istiyorum;
“Hey, şimdi neden o lanet poponu kaldırıp hareket etmiyorsun ha!”

Fotoğraf: Bu yazıdaki fotoğraf(lar) DepositPhotos.com veya ShutterStock.com’dan temin edilmiştir. Zinde Türkiye Sağlıklı Yaşam ve Spor Dergisi, bodytr.com
İlk yorum yapan siz olun