İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kanserle Savaşta Yeni Bir Umut: Altın

Pexels’tan Lara Jameson fotoğrafı: https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/kadin-el-market-altin-8887000/

Fransız araştırmacılar, organoaltın(III) komplekslerinin akciğer kanseri hücrelerinde mitokondride biriktiğini ve yüksek sitotoksik etki gösterdiğini ortaya koydu. Angewandte Chemie dergisinde yayımlanan çalışma, altın bazlı bu yeni ilaç adaylarının kimyasal kararlılığını ve biyolojik ortamda davranışlarını inceledi. Geleneksel kemoterapi ilacı sisplatine alternatif olarak geliştirilen bu kompleksler, özellikle dppe kompleksi ile kanser hücrelerine karşı güçlü bir etki sergiledi. Altın komplekslerinin hücrelerdeki dağılımını nanoskopik düzeyde haritalayan çalışma, bu yenilikçi yaklaşımın kanserle mücadelede umut verici yollar açabileceğini gösteriyor. Zinde Türkiye, sağlıklı yaşam ve bilimsel yenilikler için bu öncü araştırmayı sizlere sunuyor.

Altın Kanserle Savaşıyor: Organoaltın(III) Kompleksi Akciğer Kanseri Hücrelerinin Mitokondrisinde Birikiyor

NOT: Bu araştırmanın kanser çalışmaları için önemi ortadadır. Öte yandan, takı olarak kullanılan (bilezik, küpe, vb.) altınlarla bazı yemek ve pastalara konan yenebilir altının kansere karşı bir koruyuculuğu bulunmamıştır. Yazının sonunda organoaltın ve gündelik hayatımızdaki altının farkları ayrıca açıklanmıştır. Dolayısıyla, “Altın kullanmak kansere karşı korur mu?” gibi bir sorunun yanıtı “Hayır.” olacaktır, diyebiliriz.

Değerli metaller yalnızca süs eşyası değildir; aynı zamanda, antitümör ilacı sisplatin gibi ilaçların önemli bileşenleridir. Son yıllarda, daha etkili alternatifler arayışı altın üzerine yoğunlaştı. Angewandte Chemie dergisinde yayımlanan bir çalışma, bir Fransız araştırma ekibinin organoaltın(III) kompleksinin kanser hücrelerindeki kimyasal türlerini ve dağılımını ilk kez incelediğini ve bu özel tasarlanmış “organoaltın” komplekslerinin kanserle mücadelede yeni ve heyecan verici yollar açabileceğini ortaya koydu.

Altının Benzersiz Kimyasal Özellikleri

Altın, kendine özgü elektronik yapısı sayesinde biyolojik moleküllerle nüanslı etkileşimler kurabilen olağanüstü kimyasal özelliklere sahiptir. Ancak, antitümör aktiviteye sahip altın(III) komplekslerinin biyolojik ortamdaki davranışları hakkında şimdiye kadar sınırlı bilgi bulunuyordu. Bu kompleksler değişime uğruyor mu? Altın(I) veya metalik altına mı indirgeniyor? Hücrede hangi bölgelere saldırıyor? Sorbonne Üniversitesi, Université Grenoble Alpes, CNRS, INSERM ve Avrupa Sinkrotron Araştırma Tesisi’nden Benoît Bertrand, Michèle Salmain, Sylvain Bohic ve Jean-Louis Hazemann liderliğindeki araştırmacılar, çeşitli altın(III) komplekslerinin kimyasal reaktivitesini ve antitümör aktivitesini kapsamlı bir şekilde inceledi.

Sinkrotron Teknolojisiyle Yenilikçi Analiz

Araştırma, parçacık hızlandırıcılarda üretilen yoğun ışık demetleri olan sinkrotron X-ışını radyasyonu temelli yöntemler kullanılarak gerçekleştirildi. İncelenen kompleksler, katyonik bifenil altın(III) kompleksleri olup, bir altın atomu iki karbon atomuna (C^C ligandı) ve iki fosfor atomuna (P^P ligandı) bağlıydı. Analizler, bu komplekslerin hem hücre dışı ortamlarda hem de akciğer kanseri hücreleri içinde kararlı olduğunu gösterdi. Kompleksler indirgenmedi ve ligandlarını serbest bırakarak yeni bağlar oluşturmadı. Ayrıca, bu komplekslerin tümü kanser hücrelerine karşı toksik etki sergiledi; özellikle 1,2-difenilfosfinoetan (dppe) ligandına sahip bifenil altın(III) kompleksi (dppe kompleksi) en yüksek aktiviteyi gösterdi.

Mitokondride Hedefli Birikim

Ekip, sinkrotron kriyo-X-ışını nanoanalizi ile dondurulmuş-hidratlanmış akciğer kanseri hücrelerinde altın dahil elementlerin nanometre ölçeğinde haritasını çıkardı ve dppe kompleksinin seçici olarak mitokondride, yani hücrelerin “enerji santrallerinde” biriktiğini buldu. Bu yöntemin avantajı, sonucu çarpıtabilecek etiketlemeye gerek olmamasıdır. Böylece, hücreler neredeyse doğal hallerinde, nanoskopik düzeyde incelenebildi. X-ışını absorpsiyon spektroskopisi yöntemleriyle, kompleks içindeki altın atomunun değerliği, geometrisi ve oksidasyon durumu hakkında önemli bilgiler elde edildi. Bu bulgular, altın komplekslerinin antitümör aktivitesinin esasen doğal katyonik türlerden ([(C^C)Au(P^P)]+ katyonları) kaynaklandığını ve bu etkinin, kompleksin bütünü ile belirli biyolojik moleküller arasındaki etkileşimlerden kaynaklanarak bu moleküllerin işlevlerini bozduğunu gösterdi.

Geleneksel İlaçlardan Farklı Bir Mekanizma

Bu ilaç adayları, genellikle altın merkezinin biyomoleküllerle doğrudan koordinasyonu yoluyla hücre ölümünü tetikleyen diğer altın komplekslerinden farklıdır. Çalışma, bir altın kompleksinin kimyasal yapısı, hücre içindeki kimyasal türleri ve sitotoksisitesi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, organoaltın komplekslerinin kanserle mücadelede benzersiz bir potansiyel sunduğunu gösterdi.

Yayın Tarihi ve Kaynak

Yayın Tarihi: 2 Nisan 2025
Kaynak: Wiley
Dergi Referansı: Blommaert, H., Soep, C., Remadna, E., Dossmann, H., Salomé, M., Proux, O., Kieffer, I., Hazemann, J.-L., Bohic, S., Salmain, M., Bertrand, B. Akciğer Kanseri Hücrelerinde Yüksek Sitotoksik Organoaltın(III) Kompleksinin Kararlılığı ve Mitokondriyel Lokalizasyonu. Angewandte Chemie International Edition, 2025. DOI: 10.1002/anie.202422763

Bildiğimiz Altın İşe Yaramaz – Organoaltın(III) ve Günlük Hayatta Kullandığımız Altının Farkları

Organoaltın ve günlük hayatta karşılaştığımız altın türleri arasında önemli farklar var. Bu soruya, hem bilimsel bir çerçevede hem de Zinde Türkiye okurlarının anlayabileceği sade ve ciddi bir üslupla yanıt verelim. Ayrıca, altın yemenin veya altın bilezik takmanın kansere karşı koruyuculuğu konusundaki iddiaları da ele alacağız.

Organoaltın Nedir?

Organoaltın, altın atomlarının organik moleküllerle (genellikle karbon içeren ligandlarla) kimyasal bağlar oluşturduğu bir kimyasal bileşik sınıfıdır. Bu bileşikler, altın atomunun özel bir kimyasal formda, genellikle altın(III) veya altın(I) oksidasyon durumunda bulunduğu komplekslerdir. Örneğin, yukarıdaki bilimsel makalede bahsedilen [(C^C)Au(P^P)]+ katyonları, altın atomunun karbon ve fosfor içeren ligandlarla bağlandığı bir organoaltın kompleksidir. Bu kompleksler, biyolojik ortamlarda belirli moleküllerle etkileşime girerek, örneğin kanser hücrelerinde mitokondriyi hedef alarak sitotoksik (hücre öldürücü) etkiler gösterebilir.

Organoaltın bileşikleri, laboratuvar ortamında sentezlenir ve ilaç geliştirme gibi tıbbi uygulamalar için tasarlanır. Bu nedenle, kimyasal yapıları ve davranışları, saf altın metalinden (takı olarak kullandığımız altından) veya yenilebilir altından (lüks bir gıda olarak tükettiğimiz altından) tamamen farklıdır.

Kuyumcu Altını ve Yenilebilir Altın

  • Kuyumcu Altını: Kolye, bilezik gibi takılarda kullanılan altın, genellikle saf altın (24 ayar) veya alaşımlar halinde bulunur. Bu altın, kimyasal olarak inert (reaktif olmayan) bir metaldir ve biyolojik sistemlerle etkileşime girmez. Vücuda herhangi bir kimyasal etki sağlamaz; yalnızca estetik veya maddi değer taşır.
  • Yenilebilir Altın: Gıdalarda dekorasyon amaçlı kullanılan bu altın, genellikle 23 veya 24 ayar saf altın yaprakları veya tozlarıdır ve kimyasal olarak inerttir. Gıda güvenliği standartlarına uygun olarak üretilir ve vücutta sindirilmez ya da emilmez; sindirim sisteminden değişmeden atılır. Yenilebilir altının bilinen herhangi bir besinsel veya tıbbi faydası yoktur; sadece görsel bir süs unsurudur.

Organoaltın ile Kuyumcu/Yenilebilir Altın Arasındaki Farklar

  1. Kimyasal Yapı: Organoaltın, altın atomunun organik ligandlarla oluşturduğu kimyasal bir bileşiktir ve biyolojik moleküllerle etkileşime girebilir. Kuyumcu veya yenilebilir altın ise metalik altın olup kimyasal reaktiviteye sahip değildir.
  2. Biyolojik Etki: Organoaltın kompleksleri, kanser hücrelerinde mitokondri gibi belirli hedeflere yönelerek hücre ölümünü tetikleyebilir. Kuyumcu veya yenilebilir altın, biyolojik sistemlerde herhangi bir etkiye sahip değildir.
  3. Kullanım Alanı: Organoaltın, ilaç geliştirme ve kanser tedavisi gibi tıbbi araştırmalarda kullanılır. Kuyumcu altını takı, yenilebilir altın ise gıda süslemesi içindir.
  4. Hazırlık Süreci: Organoaltın, laboratuvarda sentezlenen karmaşık bir bileşiktir. Kuyumcu ve yenilebilir altın ise fiziksel olarak işlenmiş saf metal formlarıdır.

Altın Yemenin veya Bilezik Takmanın Kansere Karşı Koruyuculuğu

Makaledeki organoaltın komplekslerinin kanser hücrelerine karşı etkili olması, altın yemenin veya altın bilezik takmanın kansere karşı koruyucu olduğu anlamına gelmez. Bu iddia bilimsel olarak gerçekçi değildir ve aşağıdaki nedenlerle desteklenemez:

  1. Kimyasal İnaktivite: Yenilebilir altın ve kuyumcu altını kimyasal olarak inerttir. Vücutta herhangi bir biyolojik reaksiyona girmezler ve kanser hücreleriyle etkileşime geçmezler. Organoaltın komplekslerinin etkisi, altın atomunun organik ligandlarla oluşturduğu özel kimyasal yapıdan kaynaklanır, bu da saf altınla sağlanamaz.
  2. Hedefli Etki Yok: Organoaltın kompleksleri, kanser hücrelerinde mitokondri gibi spesifik hedeflere yönelir. Yenilebilir altın veya takıdaki altın, bu tür bir hedefleme yeteneğine sahip değildir.
  3. Bilimsel Kanıt Eksikliği: Altın yemenin veya altın takmanın kanseri önlediğine dair hiçbir bilimsel çalışma veya kanıt bulunmamaktadır. Makaledeki bulgular, yalnızca laboratuvar ortamında sentezlenen organoaltın komplekslerine özgüdür.
  4. Sağlık Riskleri: Yenilebilir altın, gıda güvenliği standartlarına uygun olsa da, gereksiz yere tüketilmesi maddi israf olabilir. Ayrıca, uygun olmayan altın türlerinin (örneğin, saf olmayan metallerin) tüketilmesi sağlık riskleri yaratabilir.

Zinde Türkiye Okurları İçin Not

Altın yemenin veya takmanın kansere karşı koruyucu olduğu yönündeki iddialar, bilimsel temelden yoksun popüler inanışlar veya yanlış anlamalar olabilir. Kanserle mücadelede etkili olan yöntemler, bilimsel çalışmalarla desteklenen tedavilerdir. Zinde Türkiye olarak, okurlarımızı yalnızca güvenilir ve kanıta dayalı bilgilere güvenmeye davet ediyoruz. Organoaltın kompleksleri gibi yenilikçi araştırmalar, gelecekte kanser tedavisinde umut vaat etse de, bu bulguların günlük hayatta kullanılan altınla bir ilgisi yoktur.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir