Yazan: İlşad Özkan
Eski bir vücut geliştirme şampiyonu, bugünün Kaliforniya Valisi (California, Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık eyaletidir.) olan Arnold Schwarzenegger’in bir kitabını tanıtacağım bugün. Hâlâ bu kitabı okumadıysanız bu yazı sayesinde kitap hakkında bir fikir edinebilirsiniz.

Vücut geliştirmeye meraklıysanız, okuyabileceğiniz en değişik ve dikkat çekici kitaplardan biri, hiç kuşkusuz Arnold: Bir Vücutçunun Eğitimi adlı kitaptır. Böyle bir kitabın emsali ülkemizde -bildiğim kadarıyla- yok.
Kitap, 1977’nin sonlarında ABD’de basılıyor ve 78’lerde 12 hafta boyunca New York Times Çoksatarlar Listesi’nde kalıyor. O dönem, Arnold Schwarzenegger (bu herifin adını yazmaktan da gına geldi, klavyede bile zor) filmlerde oynamaya yeni yeni başlamış, yıldızı parlayan biriydi. Bu kitap, hem çok sattı hem de Arnold adının bir marka hâline gelmesine bir katkı yaptı. Dünyanın en yaygın ve oldukça saygın bir spor dergisi olan Sports Illustrated’in, 2002’de yaptığı “Tüm Zamanların En İyi 100 Spor Kitabı” listesinde ise 71. sırada bulunuyor bu kitap.
Kitap hakkında konuşmaya devam etmeden önce, kitabın basım ve künye bilgilerini vermek ve kitabı nasıl temin edeceğinizi size bildirmek istiyorum:
Kitabın Yayıncısı: Simon & Schuster (Amerika Birleşik Devletleri)
Kitabın Türkçesinin Yayıncısı: Akaşa Yayınları
İsteme Telefonu (Kitapçılarda, internet satış sitelerinde vb. bulamamanız durumunda kullanın): 0212 235 99 73
Kitabın Esas Adı: Arnold / The Education of a Bodybuilder
Kitabın Türkçe Adı: Arnold: Bir Vücutçunun Eğitimi
Türkiye’deki ISBN Numarası: 975-6793-65-1
Kitabın Özgün Dili: İngilizce
Kitabın Türü: 1. Hatırat 2. Otobiyografi (kısmen) 3. Antrenman Eğitimi
BodyTR Tasnifine Göre Türü: 1. Vücut Geliştirme 2. Motivasyon 3. Sporcu Hatıratı
Yazarlar: Arnold Schwarzenegger ve Douglas Kent Hall
Türkçe Çevirisi: Can Üstel
Orijinalinin İlk ve Son Baskı Yılı: 1977 ve 1993
Türkçesinin İlk ve Son Baskı Yılı: 1. Baskı 2005
Boyutu: 13,5 x 19 cm
Sayfa Sayısı: 288
Ben Arnold’u çok seven biri değilim. Evet, Conan’ı ekranlarda görünce çok sevinenlerdenim (çizgi roman dolayısıyla); evet, Arnold’un Terminatör gibi kült filmlerde oynaması da güzel (film dolayısıyla); evet, onun sayesinde milyonlar “vücut geliştirme” diye bir şeyi öğrendi… Tüm bunlar iyi şeyler ama bir insanı sevmemize yetecek şeyler değil. Zira, ben ona saygı duysam da kendime yakın biri olarak hissetmiyorum. Tam olarak olmasa da Arnold benim gözümde, Silvio Berlusconi gibi birisidir. Yani “başarılı” ama “sevilesi” değil.
Arnold bu sporu tanıttı, evet; ama sırf bunun için vücut geliştirme tekniklerinde öne çıkması doğru değil. “Arnold bu sporu tanıttı,” diye onu savunmak isteyenlere kendi bakış açımı sunmak istiyorum:
Başta Weider ve ekibi olmak üzere, birileri ek sporcu besini (supplement) sektörünü büyütmeye karar verdiler ve bunun için, hemen herkesin yapabileceği bir uğraşıyı (sporu?) geniş halk yığınlarına özendirmeleri gerekiyordu. Bu planı gerçekleştirmek içinse bir “yüz”e ihtiyaçları vardı. Bu, herhangi biri olabilirdi, onlar için pek de farketmezdi. Şu var ki, Arnold gibi hırslı biri bu iş için biçilmiş kaftandı ve zaten Arnold görevini en iyi şekilde yaptı. Bugün, supplement sektörünün yıllık hacmi 2 milyar Amerikan dolarıdır (2.000.000.000 USD). Umarım Arnold’u gözünde büyütenler, olaya farklı bir açıdan bakabilirler artık.

Ancak, ister Arnold’u sevin, isterseniz ondan nefret edin, onun bu kitabından öğrenecek birkaç şeyiniz olabilir. Özellikle “bir şovmen olması gerektiğini” keşfeden ve daha iyi poz vermek için profesyonel bir balerinden bile ders alan Arnold’un, profesyonel vücut geliştirme macerasını okumanızı öneririm.
Profesyonel vücut geliştirmeciler ise, bu kitabı mutlaka ama mutlaka okumalı diyorum. Vücut geliştirmenin “yaşayan efsanesi” Arnold Schwarzenegger’in nasıl yükseldiğini öğrenmek -günümüzde standartlar değişse de- size pek çok ipucu verebilir ve bir nebze de olsa rehberlik edebilir.
Kitabın çevirisi iyi olmakla birlikte; “futbol”a “soccer”, “şınav”a “şnav”, “bükme”ye “körl” ya da “curl”, “pound”a “paund” denilmesi gibi ufak hatalar da var. Dileriz bunlar kitabın ikinci baskısında giderilir.
Kitap, iki kısımdan müteşekkil. Birinci Kısım toplam yedi bölümden oluşuyor ve Arnold vücut geliştirme hikâyesini anlatıyor. Gerçi Arnold birazcık yalan söylemek durumunda kalmış çünkü kitabın yazıldığı dönemde steroidler -bugün olduğundan daha fazla- tepki çekiyordu ve Arnold “steroid kullanmadığını” söylemiş kitabında. Ancak biz biliyoruz ki -sonradan kendisinin de itiraf ettiği gibi- henüz 20’sinden önce (16-17 yaşlarında) steroid kullanmıştı. Bence, gençliğindeki yakın arkadaşı Dr. Karl Gerstl’nin de bu steroid kullanımında etkisi var.
İkinci Kısım ise toplam altı bölümden oluşuyor ve Arnold’un egzersiz anlatımları ve önerileri yer alıyor. Arnold da benim gibi, “spor salonuna gitmeden önce, birkaç ay boyunca temel egzersizlerle hazırlanılması” ve “esneme hareketlerinin çok önemli” olduğu fikrinde. Kitabın ikinci kısmı -bazı antrenman önerilerine katılmasam da- iyi bir egzersiz rehberi niteliğinde ve pek çok hareket de açıklanıyor.
Kitapta (erinmeyip tek tek saydım ve yanılmadıysam) toplam 191 adet fotoğraf var ve neredeyse bütün fotoğraflarda da Arnold Schwarzenegger var. Aslında kitaba genel olarak bakıldığında bir “kendini övme” ve “reklam” kitabı diyebilirim, fakat vücut geliştirmeciler için önemli bir hatırat ve sporseverler için de yararlı bilgiler içeriyor.
Sizlere, kitaptan seçtiğim birkaç kısa pasajı sunmak istiyorum:
Coşku ve şevkiyle beni gayrete getiren ve benim şevkimle gayrete gelen birisiyle daha iyi, daha ağır çalışıyordum. İlk kış, bana ilk programımda da yardımcı olmuş olan doktor arkadaşı Karl Gerstl’le tanıştım. Tercüme konusundaki yardımları dışında vücut hakkında da her şeyi biliyordu. (s. 23)
Bu işi niye yaptığımı anlamayan, mana veremeyen kişilerin çoğunu buna ikna ettim. Bana bir hilkat garibesiymişim gibi baktılar. (…) Spora karşı kabiliyetimi reddettiler ve herkesin bunu yapabileceğini iddia ettiler. Hayatım boyunca bu tip çelmeler beni durduramadı. (s. 28)
Kalın kol, büyük göğüs; işte Avusturyalı mantalitesi, ben de ister istemez bunun etkisi altındaydım. Vücuda kalite veren diğer adalelere kimsenin önem verdiği yoktu. Bu taşralı zihniyeti, daha çabuk sonuca gitmemi engelledi. (s. 39)
Temel talimlerde vücut geliştirme çalışmış olmam bana büyük avantaj sağlamıştı. Fiziksel kondisyon açısından herkesin önündeydim. Buna ilaveten Mr. Europe Junior’u kazanmış olmam subayların nazarında özel bir statü kazandırmıştı. (…) Yukarıdan antrenman yapmam için emir gelmişti. Alabileceğim en hoş emirdi bu. Bir ağırlık salonu kurulmuştu ve her öğleden sonra oraya gidip çalışmakla vazifelendirilmiştim. Evden dambıllarımı ve bir kısım aletlerimi getirdim zira ordunun tahsis ettiği salonda sadece barlar ve ağırlıklar vardı. (s. 43)
Bir şampiyon olduğumu ve kaderimde yazılı büyük şeyler olduğunu biliyordum. Böyle şeyler düşünmenin biraz ukalaca olduğunu söyleyebilirsiniz. Hak veriyorum. tevazu bana göre bir kelime değil, hiçbir zaman da olmayacak. (s. 73)
Yarıştığım kişilerin içinde bulunduğu diğer bir yanlış tutum da, yarışma günü kendi vücutlarıyla çok ilgili olmalarıydı. Bunun hata olduğunu düşünüyorum. Yarışma günü kendi vücudunuz için telaşlanmaktaysanız bu çok geçtir. Tüm yıl boyunca kendi vücudunuz için telaş etmeli, müsabaka günü ise başkalarınınki için telaşlanmalısınız. (s. 77)
Vücudumdaki hiçbir hücre ikinciliği kabul etmiyordu. Kutlamaları kabul ederek dolaşmaya devam ettim. Bana bir devmişim gibi bakmaları hoşuma gidiyordu. “Hişşt, bak” diyorlardı, “İşte Arnold, hayvan gibi.” (s. 84)
Her ilkbahar Münih’te bir kaya kaldırma yarışması düzenlenir. Sandalyeye benzer iki bank üstüne çıkıp, metal tutacaklardan tuttuğunuz bir kayayı bacaklarınızın arasına kadar çekiyordunuz. Kaya yaklaşık 508 Alman poundu (560 İngiliz poundu, 252,42 kg) idi. elektrikli özel bir alet, taşı kaç santimetre kaldırdığınızı gösteriyordu. Isınmadan, soğuk olarak kaldırışı gerçekleştiriyordunuz. O sene ben de yarışmaya girdim ve rekor kırarak birinci oldum. Basın bunu “Mr. Universe Almanya’nın en kuvvetli adamı” şeklinde yazdı. Doğru olsun olmasın vücut geliştirme için iyi bir propaganda olmuştu. O zamanlar bu spor hakkında birçok yanlış anlama, tabu var olduğu gibi, vücutçuların iri ama az kuvvetli, işe yaramaz adaleleri olduğu zannediliyordu. (s.95-96)
Günlük problemleri kafamdan çıkarıp atıyor, çalışma programıma ve sonuçlarına konsantre oluyordum. Faturaları ya da kızları düşünecek olursam yaptığım çalışmanın uyduruk olacağını biliyordum. (s. 99)
Yenilmekten her zaman nefret etmişimdir, ancak kabul etmem lazım ki Sergio daha iyiydi. (s. 109)
Kaliforniya Üniversitesi’ndeki bir dans hocasından bale dersleri almaya başladım. Bu hoca ellerimi ne şekilde hareket ettirmem gerektiğini, ne zaman açık ne zaman kapalı olmaları gerektiğini öğretti. (…) Tüm bunlar poz şovumu iyileştirmemi sağladı. Bu küçük ayrıntılar jüri üzerinde büyük etki yapacaktı. (s. 111)
İnanamıyordum. İdeal hâline getirmiş olduğum adamla yarışacaktım. Acayip bir duyguydu. Resimleri odamın duvarını süslemiş ve ismini düşünerek çalışmıştım. (s. 112)
Spiker elinde bir kâğıt parçasıyla mikrofona geldi. Heyecan doruktaydı. “Üçüncü” dedi, “Dave Draper.” Salonda bir ölüm sessizliği vardı. “İkinci… Sergio Oliva.” Yanındaydım ve Sergio’nun küfür edişini duydum. Sergio’nun bu davranışı hoşuma gitmemişti. Ona baktım ve “Geçen sene beni geçtin Sergio. Bu gece de ben seni. Ve iki hafta sonra yine geçeceğim.” diye düşündüm. (s. 114)
Aynı zamanda unvanımı korumak için çalışmaya ve gelişmeye devam ettim. Bara eli değen her kişinin benim ismimi bilmesini istedim. Vücut geliştirmenin bana verdiği en önemli şeyin kişilik, karakter ve kendine güven olduğunu düşünüyorum. İyi gelişmiş bir vücudunuz varsa ve kendinize güveniniz tamsa herkesin sizin yanınızda olmak istediğini, sizin için bir şeyler yapmaya çabaladıklarını görüyorsunuz. Küçüklüğümde bir değersizlik duygusu hissettiğimi hatırlıyorum. Ancak güçlendikçe, kendime güven duygusu doğal olarak geldi ve bu bana büyük ölçüde emniyet duygusu verdi. (s. 117)
Spor aynı zamanda sağlık demekti. Küçükken devamlı hasta olur, senenin bir bölümünü yatakta geçirirdim. Hep ateşlenirdim. Vücut geliştirmeye başladıktan sonra, sadece ağır olmayan birkaç rahatsızlık geçirdiğimi hatırlıyorum. (s. 118)
Vücut geliştirme müsabakalarından çekildim, ancak spordan kopmuş değilim. Kendimi vücut geliştirmenin öncüsü ve ldieri olarak tanımlayabilirim. (s. 121)
Ben bu işin lideriyim, öncüsüyüm, çünkü otoriter bir kişiliğim var. Ve ayrıca en deneyimli ve en başarılı vücutçu benim. Dünyanın her köşesinde yüzlerce gösteri yaptım. Sadece üç müsabaka kaybettim (bunlar da ikincilikti). (…) Ne şekilde olursa olsun, ne yaparsam yapayım, vücut geliştirmenin elçisi, bu sporun vaizi olmak istiyorum. (s. 122-123)
İşte, gelmiş geçmiş en önemli vücut geliştirme ikonunun hatıraları ve tavsiyeleri… İyi okumalar.


Kitabını bile başkasına yazdırmış asalağın tekidir.
“Mentzer Rulazz”
Kitaptaki cümleler kısa ve öz ve anlatılanlar da Arnold’a ait olan şeyler zaten. Bence kitap ona ait ama yazarlık tecrübesi olan birinden destek alarak okunurluğunu artırmış. Bunu zaten birçok ünlü yapıyor ama söylemiyorlar bazen. En azından adam söylemiş. Bu açıdan bakmak lazım, Sezar’ın hakkı Sezar’a.
Yorumu bile başkalarından almışsın 🙂
Ben bu kitabın bir çeşit biyografi olduğunu düşünüyorum. Hem sinema’da hem de siyaset konusunda başarılı olmuş lider vasıfları taşıyan birinin tecrübelerini okumak ve düşünce yapısını anlamak bir çok alanda faydalı olacaktır. İnceleme yazısı için de teşekkür ederim.
arnold un steroid kullanması bu spor için bir leke.aldatmaca
Yenilmekten her zaman nefret etmişimdir, ancak kabul etmem lazım ki Sergio daha iyiydi. (s. 109)
Gayet haklı :))
http://area9.net/other/78329_01/sergio2.jpg
Sergio resmen ters piramit.
Arnolda cok dger veren ornek alan biriydim.ama serserinin ve ise yaramaz biri oldgnu anladim.onurun gururun ne oldugunu ogrenememis vct glstrmeden ck dha onemli seyler vardir hayatta kitabini ck aradigim halde bulamama sevndm cnku bos ve vakit kahbi bi kitapmis
İtiraf etmeliyim ki çocukken Arnold’un filmlerini izleyip bir çok kişi gibi su şişelerini kaldırıp indirirdim. Spor salonuna başladığımda Mr. Olympia yarışmalarında verdiği pozlarla beni en çok motive eden kişiydi Arnold… Ama artık Arnold’u sevmiyorum. Gerek siyasete atılıp ülkemiz hakkında yaptığı yorumları, gerekse Weider’in kobay faresi oluşu bir zamanlar vücut geliştirme adına örnek aldığım bu kişiden beni soğutmaya fazlasıyla yetti.
Kıskanmayın şu adamı çalışmış emek vermiş ve büyük bir isim yaratmış. Eleştirileriniz boş. Bi Türk düşmanı diye biraz da ukala diye bütün yaptıklarını, emeklerini hiçe mi sayalım ? Arnold bu işin babasıdır ve vücutçuların ondan öğrenecek çok şeyi var ..