İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Beslenme Şeklimizi Neden Değiştiremiyoruz?

doner-kebap

Beslenme Şeklimizi Neden Değiştiremiyoruz?

Yazan: Dr. Murat Kınıkoğlu

Kalp krizi, tansiyon yüksekliği, obezite ve şeker hastalığı, sadece beslenme alışkanlıkları değiştirilerek %95 oranında engellenebilir. Başka şekilde söyleyeyim: “100 kalp veya şeker hastasının 95’i beslenme alışkanlıklarını değiştirerek hastalığını kontrol altına alabilir.

Bu gerçekten yola çıkarak kalp damarlarında sorun olan hastalara bitkisel ağırlıklı bir diyet veriyorum. Kendim de altı yıldır haftada iki balık ve yumurta beyazı dışında hayvansal gıda ve yağ (zeytinyağı dâhil) içermeyen bitkisel bir diyet uyguluyorum.

Hastalarımın yaklaşık % 15-20 si verdiğim diyete tam olarak riayet ediyor, kontrole geldiklerinde kilo verdiklerini, şeker ve kolesterol değerlerinin düştüğünü görüyor, birlikte seviniyoruz.

% 25’i tam olarak uymasa da hayvansal gıdaları minimuma indiriyor, hiç yoktan iyidir diyorum.

Hastaların yarıdan fazlası kısa bir süre sonra diyeti bırakıyor, eski yağlı ballı günlerine geri dönüyor.

Bir de diyete hiç başlamayanlar var. Kalp damarları tıkalı, yüz metre yürüyünce göğsüne ağrı gelen hastaya “Size verdiğim diyeti yaparsanız bir ay içinde şikâyetleriniz geçecek” dediğimde boynunu büküp “Yapamam doktor bey” diyor. Ölmeye bile razı, yeter ki ızgara köfteyi, karnıyarığı, tereyağlı böreği, zeytinyağlı kızartmayı bırakmasın…

Bizim insanımız neden diyet yapamıyor?

1) En büyük sebeplerden biri yemek kültürümüz. Sana-Vita mutfağında büyümüş, çocukluk yıllarından itibaren yağlı yemeklere alıştırılmış bir nesiliz. Yemekte yağ olmayınca memeden kesilmiş çocuğa dönüyoruz, çoğumuz için hayat anlamını kaybediyor, istediğini yiyememe düşüncesiyle depresyona girenler bile oluyor.

2) Alternatif yemek kültürümüz gelişmemiş. Örneğin sıradan Amerikalı etin yanında servis edilen haşlanmış sebze karışımına alışıktır. Bizim kültürümüzde haşlanmış sebze diye bir kavram yoktur. Yemek diyince hemen tencerede yağın içinde çevrilmiş kıymalı karışımlar aklımıza geliyor.

3) Dışarıda yemek yemeniz halinde sorun daha da büyüyor, iş gezisi için Adana’ya gittiğinizi düşünün. “Et yemem” dediğinizde sizi misafir eden kişinin yüzünün alacağı şekli tahmin edebilirsiniz. Kalabalık bir masadaysanız etin faydaları, ömrü nasıl uzattığı, falanca arkadaşın dedesinin hep et yiyip uzun yaşadığı konusunda (hepinizin tanıdığı bir meslektaşımın kitabından alıntılar da içeren) uzun bir konferans dinleyeceğinizden eminim.

4) Okuma, yazma, resim, müzik ve benzeri alternatif vakit geçiren, mutluluk veren uğraşılarımız yok, hayatın tadı deyince aklımıza ilk olarak “yemek” geliyor. Bir diğer deyimle yaşamak için yemiyoruz, yemek için yaşıyoruz. (Sakın yanlış anlamayın sizi değil etrafınızdaki diğer insanları kastediyorum 🙂

5) Bir de doğu milletlerinin hepsinde olan “Nerde trak orda bırak” felsefesi var. “Yiyeyim, içeyim sorun çıkınca bir çaresine bakarız” durumu… “Kuzenim genç yaşta kalp krizi geçirdi ama bana bir şey olmaz” hali. Örnekleri çoğaltabilirsiniz…

En büyük faktör diyetin olumlu sonucunun hemen alınmaması

Diyet yapmamızı engelleyen en büyük faktörlerden biri yaptığınız bitkisel diyetin olumlu sonucunu hemen alamamamız. 20 yaşında iki genç düşünelim. Birisi her gün tereyağında yumurta, döner üstü pilav, akşam kaymaklı revani yesin, diğeri yağsız sebze meyveye talim etsin. Aradaki fark en az yirmi yıl sonra ortaya çıkacaktır. Çoğumuz için 20 yıl “Oooo… o vakte kadar kim öle kim kala” mesafesidir. Yılların ne çabuk geçtiğini tahayyül edemeyenler “Lezzetli bir yemek” ya da “gelecekte sağlıklı olmak” şıkları önlerine geldiğine birinci şıkkı seçiyorlar.

Ağustos böceği ile karıncanın hikâyesi gibi

Sağlıklı beslenenleri, gelecekte rahat etmek için gece gündüz çalışan karıncaya benzetebiliriz. Yaşlılık yıllarınızı sıkıntısız geçirmek istiyorsanız bugün kendinizi tutmanız, önünüze gelen her yiyeceğe uzanmamanız gerekiyor. İşin zor kısmı da burası, insanlar dâhil tüm memeliler önlerine gelen cazip seçenekleri hemen değerlendirmek istiyorlar. Tamarin maymunlarına, şimdi 2 topak yiyecek mi, sonra 6 topak yiyecek mi seçeneği sunulduğunda ödül gıdayı alabilmek için en fazla 8 saniye bekleyebiliyorlar. Daha zeki oldukları kabul edilen Marmoset maymunları kendilerini 14-15 saniye tutabiliyorlar. Peki insanlar?

Psikolog Walter Mischel’in “Lokum Deneyi”

Psikolog Walter Mischel 4 yaşındaki çocuklara lokum verip ve arzu ettikleri anda yiyebileceklerini, 15-20 dakika daha beklemeleri halinde kendilerine fazladan bir lokum daha verileceğini söylemiş. Bazı çocuklar lokumu hemen yerken bazıları sürenin sonuna kadar bekleyip ekstra lokumu kazanmışlar. Mischel çocukların aileleri ile ilişkilerini devam ettirip sonraki yıllarda çocukların nasıl bir performans gösterdiklerini izlemiş. Sonuç: kendini tutan çocuklar sonraki yıllarda toplumsal alanlarda daha yeterli, mantıklı, planlı ve duygularıyla daha iyi baş eden kişiler oluyor.

Büyüklerin durumu ne?

Araştırmacılar bir grup insana “Hemen 100 dolar mı vereyim, yoksa daha sonra 300 dolar mı vereyim?” diye sorduğunda deneklerden “300 doları ne zaman alacağım?” karşı sorusu geliyor. Bugün 100 dolar yerine yarın 300 dolar teklifine çoğu kişi evet derken “şimdi 100 doları alma 10 sene sonra 300 dolar vereyim” önerisine kimse sıcak bakmıyor. Sağlıklı beslenme konusunda zurnanın zırt dediği yer tam burası: İnsanlar çok uzun bir gelecekte sağlıklı olmak için bu gün yiyeceklerini kısıtlamak istemiyorlar.

Gördüğünüz gibi karar sizin, şu anda telefonla bir pizza ısmarlayabilir, yağ, un karışımı bu nefis karışımı bitirdikten sonra üzerine bir porsiyon da browni yiyebilirsiniz. Bu seçeneğin yerine bir dilim esmer ekmekle, az tuzlu, yağsız biz salata, üzerine birkaç meyve yerseniz bu fedakarlığın karşılığını almak için en az 20 yıl beklemeniz gerekecek. Ağustos böceği mi karınca mı olacağınıza kendiniz karar vereceksiniz.

Bu yazı kanunen tescillenmiştir.

Fotoğraf: Alex Kehr

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir