
Sporcu Gören Masum Gazeteci
Yazan: İlşad Özkan
Bizim gazetecilerimiz bir âlem doğrusu, gelişmiş ülkelerdeki gazetecilerden pek çok yönden farklılaşan gazetecilerimiz spora yaklaşımları yönünden de bu ülkelerdeki meslektaşlarından oldukça farklı bir profil çiziyor…
5 Nisan 2013 tarihinde yayınlanan “Bu sporda bir nevi libido tavan” adlı yazısında, Ayşe Arman, bayan welness yarışmacılarımızdan Zeynep Köse ve Sevgi Uyguner arkadaşlarımızla yaptığı sohbeti yayımlamış. İlk bakışta spor için ne iyi, ne güzel, aman spor tanınıyor falan diye sevinme gafletine düşenler var. Bir de camianın içinden gelenler çok seviniyor böyle haberlere; ama haberleri doğru okusalar, sanırım sevinmek yerine kızarlardı. Gelin, şimdi haberi bir de benim gözümden okuyalım. (Ben yazıyı bugün gördüm, ana akım medyanın tıklanma sayısını artırmak için kurduğu tuzaklara katlanamadığımdan manşetlere bakıp çıkıyorum sitelerinden.)
Türk gazetecisi sporcuya yaklaşımında hep bilgisizdir, hep çocuk gibidir, içindeki çocuk bir sporcu görünce diriliverir, ilginç ilginç sorular sormaya başlar. Yani sen başka bir konuyla ilgilenirken o konuyu araştırıp öyle haber yapıyorsun da spor ve sporcu konusunda neden sanki yeni keşfedilmiş bir şeymiş gibi hiçbir ön hazırlık yapmıyorsun, bilgilenmiyorsun; ayıp değil mi? Konuna hazırlansan, daha verimli ve yararlı yazılar yazsan hem gazetecilik adına hem toplum adına daha güzel olmaz mı? Gelin Ayşe Arman’ın tüm sorularına bakalım, ama bu sefer sorulara ben yanıt vereceğim:
Soru 1: Yaptığınız sporun bir adı var mı?
Yok, biz az önce keşfettik, henüz ismine karar vermedik. Comolokko ve Amaninboo arasında gidip geliyoruz.
Soru 2: Bir amacı var mı?
Hangi sporun bir amacı olabilir ki? Amaçsızlık en büyük amacımızdır, sporun amacı yoktur. Eğlence, hobi, sağlık geliştirmek, sosyalleşmek falan hepsi yalan… Hayır, diğer sporlar gibi bizim sporumuzun da bir amacı yok. Sahi, ben neden bu dambılı tutuyorum ya? Kim verdi bunu elime!
Soru 3: Vücut geliştiren bazı kadınlar kadınlıktan çıkıyor! Ama siz harika görünüyorsunuz!
Evet, o kadınlar kadınlıktan çıkıp erkek oluyor, sonra da erkeklikten çıkıp bir bulut oluyorlar, en sonunda da yağmur olup yağıyorlar… Ama biz kadın kaldık elhamdülillah. Şans işi yani tamamen. Gregor Samsa adlı bir arkadaşım vardı, adamlıktan çıkıp böcek olmuştu mesela. Yani biraz şans, her şey biraz şans şu hayatta…
Soru 4: Ne kadar sürede bu vücudu yaptınız?
Güzel soru, insanlara bunu açıklamamın vakti geldi artık: Doğduğumda vücudum yoktu, yıllar içerisinde çalışarak önce kafamı, sonra kollarımı falan oluşturdum. Kulaklarım 8 yaşına kadar yoktu mesela, ayak parmaklarımı da 12 yaşındayken anca yapabildim. Toplamda 20 sene falan sürdü ama değdi mi derseniz, evet buna değdi!
Soru 5: Biz burada beş kilo veremiyoruz, yağ oranımızı düşüremiyoruz, siz nasıl bu kadar kas yaptınız!
Az evvel vücut geliştirme sporcusu kadınlardan daha az kaslı olmamıza gönderme yaptığınızı bir kenara bırakırsak, her insan kadar kas yapma gücümüz var. Fazlalığımız yok; doğru bilgileniyoruz ve bunları uyguluyoruz o kadar. Mesela ben sürekli tıkınır, gün içinde de en az beş saat devrilip TV izlerim. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam kaslanmanın ve sağlık kazanmanın altın anahtarı. Herkese tavsiye ediyoruz.
Soru 6: Hormon dengelerinizde değişim oluyor mu?
Hayır, hormon seviyelerimiz tamamen Tarım ve Sağlık Bakanlığı onaylıdır.
Soru 7: Peki dişiliğinizin azaldığını düşünenlere cevabınız ne?
Kimmiş onlar, isim verin bana, bizimle dalga geçmek ayıp değil mi? Kalın, kilolu, yağlı, güçsüz ve sağlıksız olup olmamak tamamen şanstır, böyleyseniz yapabileceğiniz hiçbir şey yok… Dediğim gibi, şans faktörü bu işin temelidir, şansınız yoksa hiçbir şey yapamazsınız, kaderinize razı olmalısınız. Biz öyle olamadığımız için bu düzenli spor denilen illete tutulduk, bizimle ve dişiliklerimizle dalga geçmesinler, lütfen.
Soru 8: Erkeklerle ilişkide, böyle bir beden, avantaj mı dezavantaj mı?
Dezavantaj.
Soru 9: Sevişirken avantaj mı, dezavantaj mı?
Biz sevişmiyoruz. Zaten spor yapan erkek veya kadınların fiziksel ve sağlıksal yeterlikleri düşer. Cinsel istekleri ölür ve eşeysiz üreme yoluyla çoğalırlar. Zaten spor dediğin şey sevişmenin baş düşmanıdır. Biz bu yola baş koyarken bundan sonra sevişmemeyi de göze aldık. Vatan sağ olsun! Kaderimizse çekeriz, yolumuzsa gideriz…
Soru 10: Bu kadarı çok iyi ama bir adım ilerisi ürkütücü olabilir. Bu noktada durmayı nasıl başarıyorsunuz?
Duran Adam eylemlerini yakından takip ettik ve işin püf noktalarını öğrendik. Eğer yeterince kararlı olursanız istediğiniz her yerde durabileceğinizi düşünüyoruz.
Soru 11: Aileniz ne diyor?
Sonuçta çok radikal bir iş yapıyoruz, spor falan yani yarışmalar falan… Gizlemek zorundayız tabii, yoksa törelerimiz buna izin vermez: Kadın dediğin evde, spor salonunda, hele zinhar dışarıda spor yapamaz!
Soru 12: Yarışmada birinci olduğunuzda ne hissettiniz?
Üç senedir bir şey hissedemiyorum. Antrenmanların bir yan etkisi. Bakın bu aslında çok üzücü bir şey ama üzülemiyorum da işte, yani hissizleştik anlatabiliyor muyum? Bu sorunla ilgili profesyonel destek de alıyorum ama, haftada üç gün bir hoca eşliğinde üzülme ve sevinme çalışmaları yapıyorum. İnşallah hislerimi yeniden kazanabilirim.
Soru 13: Sahilde bikiniyle dolaşırken nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok özel olduğumuz için halkın ilgi odağı oluyoruz. Sonuçta yaptığımız şey çok uçuk, yani olağanüstü bir şey, kimse yapamaz kolay kolay. Halkın ilgisinden korunmak için güneş kremi ve güneş gözlüğü kullanıyor, hasır şapka takıyoruz.
Herkesin sporunu bile ötekileştirme başarısı
İşte, Türk gazetecilerinin fitness gerçeğine yaklaşımı bu. En ciddi çalıştırmaları gerektiren vücut geliştirme sporcularına zaten uzaylılara sorar gibi abes sorular sorulmasına alışmıştık da fitness de bu seviyeye düşürülmek isteniyor. Biz vücut geliştirmeyi normalleştirelim derken ana akım medya fitness gibi isteyen herkesin yapabileceği harika bir spor alışkanlığını bile yabancılaştırıyor. Bunun adı tanıtım falan değildir, ötekileştirmedir, halkın karşısına onu uzaklaştırarak koymaktır. Hayır, kardeşim! Türkiye’de en yaygın yapılabilecek disiplinlerden biridir fitness ve hemen hepsinden de daha güvenli, daha sağlıklıdır. Bu konuyla ilgili haber, söyleşi, ıvır zıvır yapmak istiyorsanız bu konular hakkında bilgi edinin.
Böyle haber, böyle yazı olmaz olsun. Medyadaki fitness’la ilgili bu tip söyleşilere bakın, hepsi böyle turist gözünden bakanların eseri. Kas görünce şaşırmak, koşan insan görünce garipsemek, sağlıklı yaşam ve bunun için yapılan sporlardan anlamamak, ormanda doğup büyümüş bir Mogli gözüyle her şeye şaşkın şaşkın yaklaşmak. Normalleştirmemek. Bıktık bundan, artık yeter. Bu tip sportif uğraşlar hayatımızın, çağdaş insan yaşamının bir parçasıdır; bunu anlayın artık… Anlamıyorsanız spor hakkında bilgilenip sporu ve sporcuları normalleştirmeniz için bir ton bilgilendirici yazı yazdık, okuması bedava.
Sağlıklı yaşam sporları camiasının da böyle haberlere prim vermemesini öneririm. Bu tip haberlerin haber değerinden çok “ötekileştirme” değeri var. Merak etmeyin, geçmişte de böyle yaptılar ama bizim gibi yayın organları gençleri çabucak kazandırıyor, onların hayatına sıradan bir olgu olarak spor seçeneğini sokuyor. Spor ve beden eğitimi camiasının tüm insanlarına selam olsun, klasik ve ana akım medyadan bize hayır yok kardeşim, gazetecilik yapanlar şu spor konusunda cahil cahil konuşmayı bırakana kadar bize hayır yok. Ya gerçekten toplumun bilgilendirilmesine aracılık etsinler ya da bu işe “UFO gören masum köylü” edasıyla hiç bulaşmasınlar, daha iyi olur. Bu ülkede artık kabul edilen bilgi ve bilinç düzeyinin yukarı çıkmasını böyle yayınlarla geciktirmesinler.

Bu yazıda kullanılan telif haklarıyla korunan görseller: Erika ve Cavale Doom Creative Commons lisanslarına uygun olarak kullanılmıştır.

Başkan ne güldüm be gece gece 🙂 Elinize sağlık…
Teşekkürler 🙂