NOT: TemelSafinaz’ın kapanmış olması sebebiyle ilgili röportaj sitemiz arşivine alınmıştır.
Röportaj: TemelSafinaz.com, 15 Ağustos 2015
Bir yaz mevsimi daha geride kalmak üzere. İlşad ÖZKAN yaz mevsimini nasıl değerlendirdi? Formunuzu korumak için neler yaptınız?
Bu yaz çok sıcak olduğundan ben de herkes gibi ana stratejimi buharlaşmamak üzerine kurguladım; çoğunlukla gölgelerde yaşayıp bolca su tükettim. Bodytr’yi devrettikten sonra çok fazla boş vaktim olunca, uzun zamandır ara verdiğim edebi okumalarıma geri döndüm, elimden geldiğince kitap okuyorum artık.
Sportif yönden ise, İstanbul’da evde kardiyo cihazım ve serbest ağırlıklarımla takıldım. Daha sonra memleketim Malatya’ya, büyüdüğüm kent İzmir’e falan gitmeler derken yalnızca birkaç günde bir yapılan kalistenik çalışmalarla yetindim. Hiçbir şey bulamadımsa şınav çektim, şınavın benim hayatımda önemli bir yeri olmuştur hep. Bir buçuk aydır bacak çalışamıyorum yalnız, bu can sıkıcı oluyor.
Uzun süre Türkiye’nin en çok takip edilen vücut geliştirme bloglarından birini yönettiniz ve belki bu sürede binlerce soruyla karşılaştınız. Size göre ülkemizde sağlıklı yaşam konusundaki bilinç yeterli mi?
Bodytr ilk yaşını kutlarken günde 1000 kişi bile ziyaret etmiyordu, şimdi günde yaklaşık 25 bin kişi giriyor, son 15-16 aydır da ziyaretçi sayısı anlamında liderdik; sanıyorum hâlen öyledir. Buna bağlı olarak istisnasız her gün siteden, e-postamızdan ve Facebook sayfamızdan soru alıyordum. Gururla ve arkadaşlarımın bana “manyak” yakıştırmasını yaptığın da hatırlatarak söylemek isterim ki, gözümden kaçan sorular belki olmuştur ama her bir soruya tek tek vakit ayırıp yanıt yazdım. Ülkemizde sağlıklı yaşam konusunda yaygın ve asgari düzeyde bir bilinçten söz etmemiz hâlen mümkün değil. Son yıllarda “ilgi” çok arttı ama “bilgi” bu kadar hızlı artmıyor, sağlıklı bilgi olmadan da bilinçten bahsedemeyiz. Bu vahim durumun pek çok sebebi var ama bir sebep de kuşkusuz antrenörlerin yeterli eğitime sahip olmayıp bunu halka yeterince aktaramamaları da bir başka sebep.
Vücut geliştirme ve fitness alanında ilk kitabınızın ismi “Sen Bir Harikasın”. Kişisel eğitmenlerden de antrenman sırasında sıkça bu tür ifadeler duyuyoruz. Bu bir motivasyon hilesi mi, yoksa gerçekten isteyince ulaşılamayacak fitness hedefi yok mu?
Evet, birebir çalışmalarda bir ödül olarak bilerek ya da bilmeyerek “süpersin, harikasın, çok iyi” gibi motive edici sözler kullanıyoruz ama benim kitabımın üst başlığı öyle anlaşılmamalı. Ben, her bir insanın “harika” denebilecek bir potansiyeli olduğuna vurgu yapmak istemiştim. “Sen Bir Enkazsın” yazı dizim benim acemilik günlerimde yazdığım ancak fazla ilgi gören bir ev programıydı, kendimizi salıverdiğimizde nasıl bir enkaza benzeyeceğimizi anlatmıştım. Bu sefer olumsuzlama üzerinden motivasyon değil de olumlama üzerinden okuruma seslenmek istedim. Boş sözleri, hile denebilecek asılsız yönlendirmeleri oldum olası sevmedim.
İsteyince ulaşılamayacak bir fitness hedefi yoktur, demek de mümkün değil. Branş sporları için geçerli olan kurallar aşağı yukarı fitness için de geçerlidir. Eğer hedefiniz en başından beri size asla uygun değilse asla varamazsınız. Hedefinizi kendi gerçeklerinize göre belirlemişseniz ulaşmanız olasıdır elbette.
İnternette her alanda olduğu gibi sağlıklı yaşam konusunda da yeterli Türkçe içerik yok. Bodytr platformunu yönettiğiniz dönemde içerik üretirken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Bu benzetmeyle kendimi büyümsemek istemem ama dönüp baktığımda diyorum ki bodytr.com benim çıraklık dönemi eserimmiş. Türkiye’nin ilk profesyonel fitness yazarı olduğumu biliyorum, buna rağmen bu anlamda olgunlaşmam 2014’de mümkün olabildi. Sadece benim yazılarımın yetmeyeceğini ise yıllar önce fark etmiştim. Bu nedenle sürekli yeni yazar yetiştirmeye çalıştım ama genelde çok istekli olanlar hazır değildi, yazarlığı öğrenmeye başlayabilecek olanlar ise istekli değildi. Yine de ayda bir kere de olsa düzenli yazmaya başlayan isimleri yavaş yavaş ortaya çıkarmıştık. Çevirilerden ise, kurduğum ve devredene kadar yönettiğim 5 yıl 10 ay boyunca sürekli yararlandım. Çevirilerimizde bizden sonra gelenlere örnek olacak şekilde etik uygulamalar yapmaya dikkat ettim. Fakat hiçbir çeviri yazı, herhangi bir yazarımızın yerine geçmez. Okurlarıyla, doğrudan etkileşime girmese bile, iletişim ve takip hâlindeki bir yazar kendi yolunu daha kolay, daha başarılı çizer.
Zorluklar ise, yıllarca uğraştığım şeylerdi, gönüllü yazar-çevirmen eksikliğini bir tarafa bırakırsak en büyük zorluğumuz maddi olmuştur. Üç tanesi çok büyük olmak üzere pek çok marka ve tekliften satın alma, açık ve gizli ortaklık teklifleri aldım. O dönemde bu teklifleri yapanlar etiği yeterince önemsemediği için reddetmek zorunda kaldım. Dolayısıyla biz yıllarca zararına yayın yaptık, ama güçlendikçe bu kâr-zarar dengesi lehimize döndü. Örneğin bodytr’deki son yılım olan 2014’de Türkiye’deki bir bağımsız internet sitesi için ciddi denebilecek etik kazançlar elde ettik. Nike, Avea, Digiturk gibi firmalardan da küçük de olsa reklam almayı başarmıştık. Ayrıca düzenli Google reklamları gelirimiz vardı, sürekli “muzır” reklamları yasaklamama rağmen kayda değer bir gelir getiriyordu artık. Yine de hep hayal ettiğim gibi bir yeri olan, iş düzeni olan, uzmanlaşmış kadroları bulunan bir dergiye dönüşemedik. Daha büyük, daha ciddi ortaklık tekliflerini de görüşemeden bodytr’yi satıp bu işlere biraz ara verdim.
Bugün benzer bir macerayı en başından, aynı zorluklarla göze alabilecek lüksüm olmadığını fark ediyorum. Yayıncılık, etik ama aynı zamanda profesyonelce yapılması gereken hassas bir iş olduğundan belirli imkânlarınız ya da sürdürebilecek kaynağınız olmak durumunda. Ben çok erken davrandım, kararlılık olarak yansıyan şey ise mizacımdaki inatçılıktı daha çok, gençlik diyelim işte.
Spora başlamak isteyen takipçilerimizden gelen en popüler soru: “başlayacağım, ama nasıl?” Fitness sporunda başlangıç ivmesi nasıl olmalı, yavaş ve sabırlı mı, yoğun ve hızlı mı?
Başlamak için istek ve size yetecek bir miktar doğru bilgi yeterli. Ben hep böyle insanları spora kazandırmak istediğim için pek çok ev programı yazdım. Az da olsa hemen, şimdi başlasınlar. Uzun süre antrenman yapmayanlar ise hızlı başlamasınlar, bunu yaparlarsa hevesleri alışkanlığa dönüşmeden kırılabilir. Biraz squat, biraz ayakta ağırlık kaldırma. Yeterli. Az olsun ama başlayın.
Atletik olmayanlar yoğun ve hızlı başlamamalı. Bundan fayda görmüş gibi olsalar bile bu hatayı yapmalılar. Son yıllardaki CrossFit furyasından örnek vereyim, genelde onlar böyle hızlı başlıyor çünkü. Geçenlerde övünür gibi bir araştırmayı yayınladılar, algı yönetimi için aslında kötü bir şeyi iyi gibi gösterdiler ne yazık ki. CrossFit’teki yaralanma oranı, profesyonel branş sporları ortalamasıyla aynıymış, demek ki azmış. Çok komik ve yanıltıcı bir yorum bu tabii ki. Hayatının merkezine sporu koyabilmiş, hatta bundan geçimini temin eden, hayatını kazanan insanlarla neden aynı riski almalıymışız? Deli miymişiz çünkü aslında? Ben değilim, danışanlarımı da daima seviyelerine göre yönlendiririm.
Kasların gelişime yanıtı görece çabuktur, tendonların, bağ dokuların, kemiklerin uyumu ise daha geçtir. Söz gelimi kasınız birkaç ayda şişer ama bakalım o kuvvete uygun bir tengon gelişmesi oldu mu. Tendonunuz da güçlendi diyelim, ona uygun yani daha sert, daha şiddetli, daha riskli antrenmanlara kemikleriniz de hazır mı acaba?
Geçenlerde, İstanbul’un zengin bir semtinde açılan son model bir salondaki fitness şampiyonu bir eğitmenin yaraladığı bir kadınla görüştüm. Yıllarca bu halka kritik bir görevde hizmet etmiş olan bu kadının, spor bilgisi düşük diye, resmen güveni istismar edilmişti. Anlattıklarını dehşetle dinledim, şampiyonumuz hızlı başlatmakla kalmadığı gibi saçma sapan bir CrossFit tarzı hareket de vermişti. Şok oldum âdeta. Dizinin neden yaralandığını kolayca anlayıp ona söyledim. Sonra da bir fizik tedavi profesörüne gitmiş, o da benim dediklerimin aynısını demiş. Yani, durumunuz neyse ona göre başlamalısınız; önemli olan sağlığınızdır, bir sene sonraki değil beş sene sonraki hâlinizdir. Bombacı Mülayim gibi 3 ay içinde öleceğiniz kesin değilse, daha ileriyi düşünmenizi öneriyorum ben. Siz durumunuzu bilmiyorsanız eğitmeniniz bilmek, en azından kaba hatlarıyla bilmek zorundadır. Böyle sorumsuz eğitmenlere her zaman çok kızıyorum, özür dileyip hatalarını gidermeliler.
Başarılı blog yazarları araştırma alışkanlıkları nedeniyle aynı zamanda iyi bir blog okuru oluyor. Sizin yurtiçi ve yurtdışında takip ettiğiniz bloglar, sporcular var mı?
Araştırmacı olmak zorundayız, bu, mesleğimizin bir şartı. Ben bu sayede İngilizcemi ciddi manada ilerlettim, bana da faydası oldu. Onun dışında, bu araştırmanın şekli farklı olabilir. Ben düzenli yazarken fitness dünyasını takip ediyordum, ancak bu genelde literatür düzeyindeydi. Bir fitness yazarı olarak ayrıca “bilimsel okumayı” öğrenmek de zorundayız, her bilimsel araştırma aslında bilimsel değildir. Bununla ilgili kendimizi ayrıca eğitmekle de yükümlüyüz, yoksa yorumlarımız, algılarımız sağlıklı olmaz.
Blogları ise ilk birkaç yıl takip ettim ama ben başladığımda bir elin parmaklarını geçmiyorduk. Benim zamanımdaki amatör arkadaşların neredeyse hepsinin ismi silindi, blogları kapandı, vazgeçtiler, artık yoklar. Biz ise her geçen gün büyüyorduk, belki de bu sayede ben yazmaya devam edebildimmişimdir. Son yıllarda ise bir patlama yaşadık, her ay birkaç fitness sitesi açılmaya başlandı ve ben takibi bıraktım artık. Beni heyecanlandıran çok az yazıyla karşılaştım, onlara yazarlık da teklif etmişimdir. Yıllar önce Savaş Cebeci’yi de çağırmıştım ama onun Türkçe yazmakla arası pek yok, bu sebepten de videolara yöneldi, çok da başarılı oldu.
Sonuç olarak belki de iki yıldır hiç takip etmiyorum. Dikkat çeken bir şey yazılmışsa zaten bir şekilde bana ulaşıyordu zaten, bir anlamda odak merkez olmuştuk ve bir şey biraz sivrilse bir şekilde benim haberim oluyordu. Yurtdışını da takip etmiyorum artık. Ara verdim. Sadece zaman zaman Google’da “fitness” diye aratıp son 24 saatin yerli ve yabancı gelişmelerine bakmaya çalışıyorum. O sırada karşıma 10-20 sayfa çıkmışsa onlara göz atıp geçiyorum.
Sporcu olarak kendini öne çıkaranlara ise bakmıyorum bile, fitness’in orantısız bir şekilde fazla ilgi görmeye başlamasıyla hızla bir yozlaşma başladı. Bir sürü de fırsatçı çıktı. Steroidi bir sene boyunca aralıksız basan adam var, inanılmaz kütle alıyor, sonra bırakıp 6 ay diyet, definisyon yapıyor. Sonra da tamamen doğalım, bir gram ilaç yok falan diye geziyor. Böyle ruh hastaları gerçek sporcuları da, gerçek sporseverleri de çok itiyor. Genelde bir şekilde çıkar peşinde koşuyor, nadiren de sadece egosunu tatmin edip “düşerse” kadınlarla tanışmak için. Bazen anlatılıyor bana, ilk başta tiksinmiştim, şmdi gülüp geçiyorum, herhangi bir şekilde vakit ayırmaya değmez. Peşinden kaç kişiyi sürükledilerinin de hiçbir nitel anlamı yok benim için, umursamam da. Elbette bu tanımayan uymayanlar da vardır ama, ben birilerini takip etmekten, bana bir şey katmıyorsa, haz alabilen biri değilim. Daha teorik bir insanımdır zaten genel olarak, merakım da şahıslara yönelmemiştir.
Güzel yazan olursa da, yani okurken keyif aldığım bir fitness yazarı, bulur okurum.
Son olarak, TemelSafinaz takipçilerine iletmek istediklerinizi paylaşır mısınız?
Takipte kalmaya devam etsinler! Bir kere ismi bile eğlenceli, kim seçtiyse tebrik ediyorum. Yazılarınızı da inceledim, kaygınız ve çabanız anlaşılıyor. Özellikle bilinçli okurlar takip etsin derim çünkü bu tutumdaki bir yer, takip edilmelidir, ki bozulursa uyaracak birileri olsun.
Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim, sayenizde kısa süreliğine de olsa tekrar fitness yayıncılığı atmosferine girmiş oldum.
İlk yorum yapan siz olun