Yazar: İlşad Özkan ilsadozkan.com
Yaklaşık 7 aydır İstanbul’un kaotik girdaplarından ayrı kalmak bünyemde tarifi zor bir huzursuzluk yaratmıştı, oysa İstanbul’dan keşmekeşliğinin yarattığı huzursuzluktan ötürü uzaklaşmak istemiştim, bu sebepten şimdi yaşadığım huzursuzluğun tarifi zordu. Fakat, heyhat, İstanbul’a tövbe edenin tövbesi, bir fuarı bahane edebilinceye kadarmış demek ki…
Şu sıralar çalıştığım firmanın anlı şanlı fitness koordinatörü olarak bir kartvizitim dahi olmadan düştük yollara. Bir üst yönetici, bir mimar ve bir de ben, Suphi… Yok lan yok, İlşad ben, slm asl? Kaşem var ama, basayım mı?
Uçuşumuzda pilotun Yunan olması nazarı dikkatimi celbetmişti (dönüşte de bir başka yabancı vardı, memlekette pilot mu kalmadı gurban?). İstanbul semalarına girdiğimizde “inecek yer yok” diyen sese güvenememiştim, ne de olsa domuzdan lahmacun, Yunan’dan pilot olmazdı (şaka şaka, bal gibi oluyor). Rotayı Karadeniz’e çeviren Yunan pilotun Türk pilotu etkisiz hâle getirmiş olduğuna ve bizi Rusya semalarına sokup füzeyle vurduracağına inanmak üzereydim, sonra da bu eylemi EOKA için yaptığını söyleyen bir not otel odasında bulunacaktı. Durum tehlikeliydi fakat çare yoktu, pilotun odasına giremez, girsem uçağı süremez, sürsem de kesin düşürürdüm. Endişelerimi belli etmeden talihimin beni nereye düşüreceğini beklemeye başladım. Neyse ki Karadeniz’den dönüp Atatürk İnterneyşınıl Ayirport’a inişimizi gerçekleştirdik, 1 saatlik bir rötorla tabii…
Fuara gittiğimizde, iş ortaklarımızdan Argedan firmasının badigardları kapıda bizi karşıladı, dersem yalan olur. Yağmur vardı, sağ olsun zahmet edip bizi içeri aldı. Mesele üç kuruşluk giriş ücreti değil, benim davetiyeleri unutmuş olmamdı zira. Argedan’a gidince Barlas abiyle sarıldık, yahut Metin’di, emin değilim, belki de her ikisiydi, belki kimsesizdim belki kimliksizdim… Uçaktan ineli çok olmamıştı ve YunanLag’dım, anımsayamıyorum.
Argedan bu fuarda bombayı patlatmış, FitnessOnline.net’i yayına aldığını bize söyledi Barlas abi, yakama bir GymPro rozeti iliştirirken. Onun dışında, GymPro gelişimine hızla devam ediyor. Lapis ve diğer firmaların stantını ziyaret etmeye vaktim olmadı ancak son yıllarda Argedan’ın “rhino charge” diyebileceğimiz atağı durmaksızın devam ettiğinden âdeta rakiplerinden bağımsız olarak ilerliyor. Argedan’ın çalışmalarını yakında yurtdışına da pazarlayabileceği yönünde kuvvetli bir umut taşıyorum içimde, işte tam şuramda. Ciddiyim.
Fuarın ana salonunun girişinde, en dikkat çekici iki yerinde iki firma vardı: Argedan ve EKS Dış Ticaret, yani Life Fitness. Life Fitness standı hoştu, rüştünü ispatlamış modelleri sergileniyordu. Life’dan Özgür’le önceden telefonla konuşmuştuk, tanışmak için standa gittiğimde o da bana sarıldı. O an, ne kadar da sarılınası bir insan olduğuma inanmak istedim. Life Fitness’ın standında rüştünü ispat etmiş Integrity gibi modelleri, meşhur PowerMill’i falan sergileniyordu. Bir tarafta ise yanılmıyorsam boyutunu kestiremediğim bir Synrgy360 vardı ancak TechnoGym (AVV Dış Ticaret) standındaki kompleks istasyon faaliyeti fuarın belki de en başarılı fonksiyonel antrenman gösterisiydi. Sürekli olarak görev değiştiren antrenörler, Pierluigi Collina gibi kel ve belki de İtalyan bir baş antrenör abimizin komutlarıyla sürekli istasyon değiştiriyorlardı. O mamma mia! TechnoGym standı da güzeldi ancak son görüşmelerimizde artık telefonlarıma çıkmayı kestikleri için içeri girip detaylı gezesim hiç gelmedi. Yakıştı mı size Nerio Alessandri?
Sonuç olarak, birçok üst kalite firmanın ürünleri var ancak teknik şartname hususunda kritik eksikleri çok fazla olduğundan bu cihazları sporcularımızın tesislerinde göremiyoruz ne yazık ki. Kendi adıma, bu sene yaşadığım süreç öncesi üst segment ürünlerin orta-alt segment ürünleri satan markalara sitemine sıklıkla şahit olmuştum ancak işin içine girip sonuçlandırdıktan sonra gördüm ki Türkiye’de adamakıllı tek bir şartname örneği olan üst segment ürün yok. Dolayısıyla ülkemizde yapılan ihalelerde, yasalara aykırı biçimde çaktırmadan marka belirtme usulsüzlüğüne başvurmadan, üst segment ürün aldırma şansı yok, isterse kamu kuruluşu kırk takla atsın, firmalarımızın eksikliği yüzünden yarı yolda kalıyor. Kanun ve nizamlara uygun, ihaleyi kamu yararına üst segment herhangi bir markada bıraktıran teknik şartname hazırlamak zor, şikâyet etmek kolaydır der ve kaçarım.
Ha bu arada, kulislerde değil de incelemek için gittiğimiz bir başka tesiste ise Life Fitness’ın meşhur bir başka fitness ekipmanı markasını satın aldığını duyduk, teyit ettik. Açıkçası, her ikisi de sağlam olan bu iki Amerikan markasının birleşmesi rekabeti ve gelişimi ne derece olumlu ya da olumsuz etkileyecek, göreceğiz. Ancak ben olumlu olacağını düşünüyorum, firmalardan birinin medikal ekipmanlardaki deneyimleri diğerine de yedirilebilirse ortaya kineziyolojik harikalar çıkabilir. Çıksın. Çık.
Finspor gibi bildik markalarla da kendi çapımda hasbihal ettim, Panatta gibi yeni bir markayı biraz inceledim. Tasarımdaki başarısını tekniğe de uygulaması gereken bir firma olduğu kanaati oluştu bende. Stant sorumlusu arkadaş ise Fuarda gerçekleştirilen vücut geliştirme yarışmasında kendi kategorisinde birinci oldu, tebrix.
İkinci salonda ise podyum vardı. Podyum neydi? Podyum emekti, podyum sevgiydi, podyum kastı! Kasa doyduk elhamdülillah, bu arada, biraz durup birkaç sıkleti izledim ve yanımdakilere kim birinci olacak dediysem o oldu. Öhöm öhöm…
Sonra, Monthly Fitness’ın standına da gittik, Nurcan ve eşi Orçun’la tanışma şansım oldu. Tekrar gelmek için söz verdim, ama gelemedim, ama onlar da aramadı yanflşgsbisayt
Üçüncü gün de Beril Tarakçıoğlu’nu gördüm, hiç tanışmamıştık ama birbirimizi görünce tanıyıp durduk, Beril kimdi? Beril emekti, fitness’dı. Tekrar gelip görüşmek için söz verdim, ama gelemedim, ama onlar da aramadı yanslşigkögsi
İkinci salonun büyük bir kısmını da Supplementler.com ve Vitaminler.com.tr işgal etmişti, herifler bildiğin Hummer jip getirmişti, işgal dediğin de böyle olur zaten, Irak’tan biliyoruz o mevzuyu. Birisi başıma çuval geçirmeden oradan uzaklaştım. Supplement’e de doyduk elhamdülillah. Supplement neydi? Arjinindi, kreatindi, veydi!.. Kaanlar’ın standında ise bildiğin bir yudum Whey’li içecekleri Tazelen’den içemedim. İçimde kaldı. Bitti dedi kız, çikolotalı bitti, çilekli vereyim mi dedi yarım ağızla, yok dedim ve Türk milletine has o müthiş soruyu sordum: Hiç mi yok? İçemedim ya la… Aman neyse, zaten soğuk zincir sorununu çözemediler diye biliyorum, şimdi içip beğenseydim, başka yerde içmek sorun olacaktı.
Yine ikinci salonda birkaç fitness giyim markası ve Columbia gibi isim yapmış babayaro markalar vardı.
Üçüncü salonda ise, üçüncü salon yoktu. Koridor gibi bir yerdi. Tüyap, bunu hep yapıyorsun, fakat iyi mi oluyor kötü mü karar veremiyorum, alışveriş alanı, pazar gibi bir koridorda çeşitli şeyler. Gidip görmediyseniz seneye gidip görün. Agora gibi bir şey ama değil, öyle diyeyim.
Yine ilk salonun sonlarında güzel güzel stantlar vardı, bir tanesi vardı, markasını bile unuttum ama halat koymuştu. Eski bir komando olarak dayanamadım halata tırmanıverdim tabii ki, zirvedeyken baktım, bakan bir kız var mı? Neden olmasın? Halat neydi? Halat güç gösterisiydi, halat emekti… Oysa kimse bakmadı, çünküm ortam kasa doymuştu… Kütlesel çekimim asgari seviyede olduğundan aşağıdaki dostlarımız “İn lan aşağı” demeden zirvede bıraktım, indim. Sonra kendimi Zumba şovunun sahnesini seyre dalmışken buldum. Zumba neydi? Zumba danstı, Zumba kalçaydı, Zumba bir umuttu hep 56 yaşındaki Tülay teyzenin de forma girebileceğine ikna eden. Girdi mi? Belki. Ama Zumba eğlenceliydi, ve o esmer kız, harbi iyi Zumba eğitmeniydi.
Fuarda eski tanıdıklardan gördüm, yeni kişilerle tanıştım, bir elin parmaklarını geçmeyen randevulu görüşmelerimi gerçekleştirdim. Fitness sektörüne kıyısından köşesinden bulaştıysan, bu fuara git artık sen de. Seneye bekliyorum. Bakarsın buluşur, Zumba sahnesinde tehlikeli halay çeker, dünyaya sataşırız… Ahanda üç oldu!
Loop: Bu yazı yazılırken tahminen altı, takriben yedi defa şu şarkı dinlenmiştir: