İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Erkekler İçin Gizli Salata Tarifi

Türk’ün Ton Balığıyla İmtihanı

Yazan: İlşad Özkan

Hani bazı yemekler vardır, onlara erkek eli değdiğinde güzelleşir ya, neden ton balığı da onlardan biri olmasın diyerek yola çıkan bir adamın mutfak macerasında öğrendikleri ve gizli ton balığı salatasının tarifi… Erkeklerin yemeklere getirebileceği lezzetin sırrı ise yine bu yazının satır aralarında. İlk bölüm spor yapanlara ton balığının önemini anlatıyor, ikinci bölüm ise mutlu olmaya giden yolu birazcık daha aydınlatıyor.

Birkaç gündür anneannemlerdeyim ve onlara bir salata yapmak istedim.

26 Nisan 2014 tarihli ekleme: Aradan geçen bunca zaman sonunda mutfağa daha çok vakit ayırabilir hâle gelince yeteneğimi keşfettim. Salata ve et yemeklerinde ilerledim. İşte size, bu yazıda anneannemlere yaptığımdan başka yakın zamanda yaptığım başka bir ton balıklı salata:

Sevgili okurlarım, biliyorum –beni bazen çok işe yarayanları da olmakla birlikte– genelde edebiyat parçaladığım, gereksiz gibi görünen yazılarımla tanıyorsunuz. Buna rağmen ısrarla okumaya devam etmenize ise bugüne kadar bir anlam verebilmiş değilim. Bu yüzden kendimde bazı gizli yetenekler olduğuna o kadar inanmaya başladım ki yakında pelerin takıp gezersem ne olur anlayış gösterin… Bugün de sizlere az evvel ellerimle yapmış olduğum bir ton balığı salatasının macerasını anlatacak, yabancısı olduğunuz mutfak ortamlarında hayranlıkla seyredilen biri olmanıza yardımcı olacak tüyolar vereceğim. Bu yazıdan öğrendiklerinizi uygularsanız emin olun ki eş dost arasından çıkan namınız dilden dile yayılacak, aslında olmadığınız kadar sevimli ve etkileyici görünebileceksiniz. Evet, tahmin ettiğiniz gibi yurttaşlarım, Romalılar, erkekler! Bu yazı, sizler için, bu yazı bir ton balığı güzellemesidir ve mutfakların kompetanı olmaya giden yolda atacağınız ilk adımdır. Ve Roma’nın asil kadınları, mutfak yeteneğiyle gözünüzü boyamak isteyen dâhilî ve haricî erkeklerin içyüzünü öğrenmek isterseniz siz de bu yazıyı okuyun, ketenpereye gelmeyin!

Öncelikle, gerçek birer ton balıklı salata tarifi isteyenlere bir müjdem var. Yemek yazarlarımızdan Aylin Türkşen Aysel Hanım feryat ve figanıma karşı duyarsız kalmayarak Zinde Türkiye okurlarına bir ton balıklı salata tarifi yazmayı kabul etti (tabii ki feryat ve figan etmedim dostlar, sağ olsun kendisine sordum ve Aylin Hanım geri çevirmedi). Eğer adamakıllı bir tarif istiyorsanız o yazımızı okumalısınız: Ton Balıklı Salata Tarifi.

Evet, gerekli yönlendirmeyi yapıp gerçekten yemek yapmayı isteyen kadınlardan kurtulduğumuza göre gizli planımızı anlatmaya geçebiliriz. Öncelikle sağlıklı yaşam dünyasının baş tacı yemeklerinden biri olan ton balığının faziletlerinden bahsedelim isterseniz. Piyasada konservede satılan ton balıklarının 100 gramında ortalama 100-300 gram kalori, 21 gram protein ve etteki eser miktarda yağı saymazsanız süzmenize bağlı oranda değişen yağ vardır. Yağı çok süzemezseniz hem yağ hem kalori alımınız artar, yağı iyi süzerseniz kalorisi de azalır. Onun için yağını bir güzel süzün, o kıymetli proteinler ette kalacaktır, merak etmeyin.

Şimdi biliyorsunuz, biz Zinde Türkiye olarak yoldan geçerken adres sorana bile balık yağı tavsiye ediyoruz, buna rağmen size ton balıklarının yağını süzün diyoruz; neden? Çünkü bu konservelere koydukları yağlar balık yağı değildir de ondan. Balığın etinin daha uzun süre dayanması falan için Ayçiçek yağına falan yatırıveriyorlar, hem de öyle birinci sınıf yağ falan değil. Onun için yağını süzün gitsin, acımayın, öyle akan yağın ardından gözyaşı döken pinti bir insan olmayın hiçbir zaman. Dök, süz gitsin, yağ ile birlikte ton balığı parçaları da çok kaçarsa onları hemen çöpe atma, kedin varsa ona ver, nasiplensin hayvan. Bunu yapmazsan işte o noktada israf devreye girer, onu yapma, o güzel değil. Kaldı ki israf eden adama bakan kadın “bu yarın evlense çoluğun çocuğun rızkını da çar çur edebilir valla” diye düşünür, düşünmez deme, bunu düşüneni de vardır. Zaten yiyin, için, israf etmeyin. Neyse, konu dağılmasın, sonuç olarak: Ton balığı çok uygun bir sporcu besini olduğu gibi zayıflama amaçlı diyet yapanlara da hitap eder.

Yağ konusundan birazcık daha devam edelim. Tonun zaten az yağlı bir hayvan olmasının yanı sıra etinin de çok az yağ barındırdığı malum, konserveye konulan kısımları ise iyiden iyiye yağsız. Tonun tüm bu özellikleri spor yapanların işine geliyor aslında. Kıymetli Omega yağları ise esasında proteinle birlikte alındığında proteinin kullanılma süresini uzatıyor, bu da özellikle antrenman sonrasındaki kritik protein alım zamanı düşünüldüğünde bir dezavantaj olduğundan, spor yapanlar olarak ton balığına gereken ilgi ve saygıyı her zaman göstermeliyiz. Yağsız bir balık diye sakın ola ki onu hor görmeyin yani. Balık yağı istiyorsanız bunun için başka balıklar var, onları yiyin.

İyi Bir Aminoasit Kaynağı

Ton balığını bu kadar güzel yapan şey, onun harika bir protein kaynağı olmasının yanında kolayca ve ucuza temin edilebilmesi. Yağı çok az, proteini yüksek, proteininin biyolojik değeri yüksek ve de zengin bir aminoasit yapısı var. Yani gel de Zinde Türkiye’de yazar olup bu nimete güzelleme yazma! Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın 100 gram konserve ton balığı eti için yayınladığı standart ortalama besin değerleri şu şekildedir (kaynak: USDA-SR-21):

100 Gram Konserve Ton Balığı Etinin Besin Değerleri

Kalori: 116
Karbonhidrat: 0
Toplam Yağ: 1 gram
Protein: 26 gram
Lif: 0
Sodyum: 338 miligram
Kolesterol: 30 miligram

Aminoasitler

Triptofan: 286 miligram
Treonin: 1118 miligram
İzolösin: 1175 miligram
Lösin: 2073 miligram
Lizin: 2343 miligram
Metiyonin: 755 miligram
Sistein: 273 miligram
Fenilalanin: 996 miligram
Tirozin: 861 miligram
Valin: 1341 miligram
Arginin: 1527 miligram
Histidin: 751 miligram
Alanin: 1543 miligram
Aspartik asit: 2612 miligram
Glutamik asit: 3808 miligram
Glisin: 1224 miligram
Prolin: 902 miligram
Serin: 1041 miligram

Vitaminler

A Vitamini: 57 I.U
E Vitamini: 0,3 miligram
K Vitamini: 0,2 mikrogram
Riboflavin: 0,1 miligram
Niasin: 13,3 miligram
B6 Vitamini: 0,4 miligram
B9 Vitamini 4 mikrogram
B12 Vitamini: 3 mikrogram
Pantotenik Asit: 0,2 miligram
Kolin: 29,3 miligram
Betain: 2,7 miligram

Mineraller

Kalsiyum: 11 miligram
Demir: 1,5 miligram
Magnezyum: 27 miligram
Fosfor: 163 miligram
Potasyum: 237 miligram
Sodyum: 338 miligram
Çinko: 0,8 miligram
Bakır: 0,1 miligram
Selenyum: 80,4 mikrogram
Florit: 18,6 mikrogram

Görüldüğü gibi; yağsız, bol proteinli, bol fosforlu ve tek başına dünyanın selenyumunu da sağlayan bir besin olan ton balığı eti, biraz fazla sayılabilecek sodyum barındırmasının dışında oldukça iyi bir besin tercihi durumunda.

Mevlana Gibi Ton Balığı: Ne Olursan Ol Yine Ye

Tazesini bulup tüketmek biraz sıkıntılı olduğu için konserveden tüketmeye alıştığımız ton balığı aynı zamanda eşitlikçidir, hümanisttir, derviş gönüllüdür, suçlamaz, yargılamaz… Kapitalizm karşısında secdeye varıp başkaldırmaya korkan zengin beyaz yakalıyı da kucaklar, üç çocuğuna günde 1’er lira harçlık verebilmeye bile bin kere şükreden aile babasını da kucaklar. Şu farkla ki, o zenginin bayağı bir gece eğlencesine gösteriş için acımadan bir asgari ücreti harcamasını kınamayan ton balığı, o işçi babadan daha çok fedakârlık ister, “sigara içme ton balığı al, çoluk çocuğun rızkını dumana verme Rıfat” der.

Çok Lezzetli Ton Balığı Salatası Nasıl Yapılır

İlk Kural: Sevmiyorsan Sakın Yapma!

Bir yemeği yapıyorsan, o yemeğinden herkes emin olsun, her yönden. Sonra sevgini kat o yemeğe. Bu söylenti değil, gerçektir, dünyadaki her nesne sevgiyi de sevgisizliği de huzuru da nefreti de huzursuzluğu da huysuzluğu da… her şeyi fark eder, buna tepki verir. Örneğin salatayı yaparken kendiyle, dünyayla, çevresiyle barışık biri değilsen, o salatayı yapma, kimseye de yedirme. Salata yaptığın için en ufak bir şekilde çevrendekilere hava atıp onlara eza verirsen, o salatayı hiç hazırlama. Özetle; yemek yaparken sevgiyi saygıyı gönlünden eksik etme; adam ol, canımı ye.

Sonra özen o yemeğe, ne de olsa çabucak yenip bitecek, gidecek deme, onu sevdiklerin yiyecek, kendini değilse bile onları düşün, için ısınsın. Özenmekten erinme, sabırsızlık etme, aceleci olma (mıymıntı da olma). Şekil olarak başarılı olmayabilir salatan, sunumu enfes olmayabilir ama endişe etme, bu sayede fabrikatörün kızını salaş balıkçı lokantasına götüren Ayhan Işık gibisin, âşık olunacak birisin; yeter ki sunumun görsel eksikliğini salatanın eşsiz lezzetiyle kapatmasını bil. İşte bu lezzet içinse o yemeğe sevgi ve özen katman gerekir.

Nasıl Yapacağız?

Harika bir tarif sitemizde zaten var, ona uygun yapacaksınız. Ben tariflerle alakalı olmayan notlar vereceğim size. Ton balıklı salatanın malzeme seçiminde esnek davranabildiğimizi biliyoruz, bu sebeple siz kendi tariflerinizi çeşitlendirebilirsiniz. Ben domates, top marul, yaprak marul, taze soğan, konserve tatlı mısır, maydanoz, limon, zeytinyağı, tuz ve tabii ki ton balığı kullandım.

Öncelikle soğanları, marul yapraklarını ve biraz maydanozu güzelce yıkayıp tuzlu ve sirkeli suya koyun (maydanozların saplarını kesip yiyin; sert, kalın sapları salatanıza katmayın). Sebzeler sirkeli suda 5-10 dakika duracak şekilde beklerken domateslerin kabuklarını soyun, küp şeklinde doğrayın. Arazide yapılan salataların aksine, ev ortamında yapılan salatalarda domatesler kabuklu olunca kabullenemiyorum. Domates soyucusu bu konuda en büyük yardımcınız olacaktır, yoksa çok uğraşmayın, kabuklu yapın. Küp küp doğradığınız domatesleri bir tabağa koyun. Ardından soğanları çok ince olmayacak şekilde halka şeklinde doğrayın ve domatesli tabağa ekleyin.

Ardından sıra marullara geldi. Yeşil yapraklı sebzelere demir bıçak değdirmemek, onları elle kopartıp servise sunmakla ilgili söylentiye itibar ederim. Ancak konu ton balığıysa ve tahtadan yapılmış keskin bir özel sebze bıçağınız yoksa ben o yaprakları elimle koparmam, keserim, demirse demir. Demirden korksak trene binmezdik biz! Marulları keserken ilk yapmanız gereken şey onların yaprak köküne doğru kalınlaşan sert kısımlarını kesmek olmalıdır, o sert bölümleri salatanıza koymayın! Onları kesip hemen oracıkta yiyiverin, üstelik bu sayede lif de almış olursunuz, özellikle diyet yapanlar böyle yapsın. Salatanıza sadece yumuşak yaprak bölümlerini koyun. Kesimi yaparken önce uzunlamasına kesin ve ardından bıçağı çapraz tutarak yaprakları abartmadan doğrayıverin. Ton balığındaki sebze yaprakları irice olur, en azından bu tarifte böyle.

Ardından salatalarınızı servis edeceğiniz tabakları çıkarın. Bu salata genellikle büyük kâselerde servis edilir fakat elinizde öyle bir kâse yoksa bence normal bir küçük kâse kullanmayın; hiç rahatsız olmadan alelade yemek tabaklarını çıkarıverin, rahat şekilde yenebilmesini sağlamak için bunu yapın. Ha, tabii benim aksime hane halkına değil de sevgilinize, nişanlınıza, ya da evlilik yıldönümünüzde karınıza falan yapıyorsanız da böyle yapmayın; mümkün olan en uygun ve güzel şekilde servise hazırlayın salatayı. Tabaksa tabak, ondan kıymetli mi? Erinmeye değer mi? Bu gibi güzelliklerden vazgeçip de Anadolu odunu moduna bağlamayın. Dağ evinde, bağ evinde, çayda çıra evinde değilsin arkadaşım, şehrin göbeğindesin, her türlü imkân var, e kullan bunları!

Neyse. Tabakların dibine marullarınızı serin; ser, ser, ser, ser… Güzel. Şimdi sıra geldi ton balığına. Burada ton balığının miktarının ne kadar olacağını belirlemen lazım. Benim yaptığım gibi salatayı yemek olarak yapıyorsan ton balığını bol kullan. Plaza insanlarına tabağı 25 liradan satılan salatalar gibi iki gram et kullanma, elini korkak alıştırma, erkek adamsın ya, ye gitsin, zaten yağsız löp et bu yani… Hele spor yaptığın için yiyeceksen daya gitsin eti! Şimdi ton balığı konusu önemli, ona ayrıca değineyim.

Sisteme Bir Başkaldırı Olarak Ucuz Ton Balığı Almak

Ton balığı önemli dedik. Sanıyordum ki bilinen birkaç markanın ton balıklarının hepsi aynı kalitededir ve bana kalırsa bir ton balığını birkaç parçaya bölüp paylaşıyorlar, etler o kadar birbirine benziyor. Yıllar yılı tüm ton balığı etlerini aynı sanıyordum ben böyle. Markete de tabii ki bu inançla gittim.

Etler aynıdır diye düşünüyordum ve her ay beni sıkıştıran taksitleri ödemek zorundaydım, bu sebeplerle markete gittiğimde ton balığı rafında fiyat/miktar oranlamasına dayanan bir tarama yapmaya başladım. En ucuza gelen ton balığını almak hususunda sarsılmaz bir kararlılığım vardı. Bu esnada rafın en altında adını ilk kez duyduğum bir markanın üzerinde koca koca 2 kg yazan tenekelerini gördüm (2 kg ürünün net ağırlığı 1705 gr, süzme ağırlığı ise 1110 gr idi). Dört işlemim kuvvetli olduğundan hemencecik yaptığım hesaplarla orada bulunan diğer tüm ton balıklarından çok daha ucuz olduğunu hesapladığım bu hazine sandığını koltuğumun altına aldım. Kendimle gurur duyuyor, minicik kutulardaki pahalı ton balıklarına para veren herkesi içten içe küçümsüyordum. Dünyanın en akıllı alışverişini yapan bir insan olarak evlendiğimde evimi kolaylıkla geçindirebileceğimden emindim artık. Adım atışım değişmiş, başım dikleşmiş, özgüvenim zirveye çıkmıştı. Ben artık ton balığı alan adamdım, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. İki kiloluk ton balığı konservesinin hayatımı kurtardığını düşünüyordum, gelecek kaygım iyiden iyiye azalmıştı…

Kasaya gittiğimde, önceden beni tanıyan kasiyer kız “İsterseniz önce bu markanın ufak kutusunu alın, bir deneyin de beğenirseniz gelip büyüğünü alın.” dedi, onun bu lafında aldığım ürünü bir küçümseme vardı, bunu hemen sezdim tabii. İşte, toplum ne hâle gelmişti, anlı şanlı reklamlara kanıyorlar, fiyatları şişirilmiş her şeyi iyi zannediyorlardı! Kimse benim kadar akıllı değildi! Yine de hiç renk vermeden gülümseyerek sordum:
“Neden, bu markadan şikâyet edenler mi var?”
“Evet, pek beğenmiyorlar bunu alanlar. Onun için önce küçüğünü alsanız…”
“Teşekkür ederim ama denemek istiyorum, sonuçta hepsi aynı balık değil mi? Kötü çıkarsa da mesele değil.”

Eminim ki yurdumun bu mütevazı markasından şikâyet edenler sabah programlarıyla beyni yıkanmış ev hanımlarıydı. Bense kapitalizmin şifrelerini çözmüş, ayakta kalması gereken gerçek üreticileri destekleyen bir üstün yaşam formuydum, farklıydım, akıllıydım, süperdim, harikaydım…

Konserveden Çıkan Hayat Dersi

Eve gider gitmez başarımı onaylamak istedim. Konserveyi masaya koydum. O alışılmış konserve açma tutamaçlarından yoktu. Olsundu. Sorun değildi ki. Ben ki kapitalizmin minik göz boyamalarına aldanmayan biri, ben ki Zinde Türkiye’nin maceracı yayın yönetmeni, bir tutamacı mı mesele yapacaktım? Kesinlikle hayır. Üstelik o küçük markanın emekçi, vefakâr, fedakâr, halkçı sahibini de düşünmek gerekirdi. O ki insanımıza ucuza balık yedirmek için koca koca markalara kafa tutmuştu, o ki bana bu balığı en ucuz şekilde sunmuştu, ben bir tutamaç için onu yüzüstü bırakmazdım! Ben böyle biriyim işte, bana güvenebilirler!..

Bu düşünceler içindeyken Fi tarihinden kalma konserve açacağıyla konserveyi açmak bana ayrıca bir zevk ve mutluluk veriyor, elim kutunun üstünde çalışırken sahnesinde dans ederek ilerleyen bir baleti andırıyordu. Konserveyi açarken elimi seyrediyor, bu basit gibi görünen komplike işi yapmak için aynı anda kaç vücut sisteminin uyum içinde sorunsuz çalıştığını düşünüyordum. Elin ne kadar mükemmel ve ellerimin de ne kadar güzel olduğunu düşünürken Yüce Yaratıcımıza şükran duygularım kabarmıştı. İş bu noktaya gelince konserveyi açma eylemim bir ibadet hâline dönüşmüştü. İşte insan doğru kararlar verince, kapitalizmi yenince hayattan tat alabiliyor, en basit eylemleri bile huzur veren bir ibadete dönüştürebiliyordu…

Bununla birlikte içimde, inanmak istemediğim, kendime bile söyleyemediğim bir şüphe geziyordu, bu ürün gerçekten kalitesiz olabilir miydi? Fakat bir konserve ton balığının nesi kalitesiz olabilirdi ki, içindeki et olduktan sonra? En fazla çok kalitesiz yağ kullanılmış olabilirdi fakat sanki diğer pahalı konservelere altın suyu mu koyuyorlardı? Hepsi rafine edilmiş ucuz ayçiçek yağları olmalıydı ve zaten ben yağ değil, etle ilgileniyordum. O yağ sadece etleri korumak için vardı, ben o yağı süzecektim, ben sisteme boyun eğmemiş bir adamdım…

Derken konservenin kapağını açtım. Kutuyu açınca et görmeyi umuyordum ama oldukça kararmış bir yağ kuyusuyla karşılaştım. Bu kuyuya dikkatli bakınca altında birtakım kahverengi kütleler olduğunu fark ettim, bu etler alıştığım kadar pembe değildi… Bir çatal yardımıyla karanlığı yararak ilerledim ve büyük parçalı dilimlenmiş etlerden birini gün yüzüne çıkardım. Alıştığımızdan çok daha siyahça bir etti bu, ama olsundu, ama kapitalizm falan, ama ben, ama seçimlerim, ama aklım… Kesinlikle tadının bir farkı olmaması lazımdı, hatta bunun tadının daha güzel olması lazımdı. Piyasada ucuz olan her şey kötü olamazdı. O üretici çok güzel bir adamdı!.. Tadına baktım, oh, çok endişe verici değil, ama alıştığım gibi de değil, yine de rahatsız edici falan değil, yani ne desem bilemedim ama sorun yok yani. Ton balığı, kutunun üstünde yazdığı gibi iri parçalıydı ve bu iyiydi, güzeldi. Ancak nedense rengi farklıydı. İncelemeye devam ettim; etler diğer pahalılar kadar iyi temizlenmemişti (örneğin balığın karnına yakın yerlerde bulunan, iç organlardan kaynaklanan o tabakalar alınmamıştı) ama zaten ton esasında temiz bir balık olduğundan pek problem yoktu. Yine bazı et parçalarına yapışmış birkaç karartıdan başka tek sorun minik bir iki kılçık parçasının da kendini göstermesi oldu. Sonuçta, bir daha o markadan alır mıyım emin değilim, çünkü kapitalizme karşıymış gibi görünsem de aslında onun nimetlerini dikkatlice seçen bir lüks düşkünü, seçkinci de olabilirdim. Bir ton balığı konservesi beni, kişiliğimi, ideolojimi sarsmıştı âdeta! Ancak o etler yenecekti ve o salata yapılacaktı, kişilik ve vicdan muhasebesini belirsiz bir tarihe erteleyerek tenekeyi buzdolabına koydum.

Tarife Devam… Herifin Eli Lezzetli Olanı Makbuldür

Kullandığım ton balığının özgeçmişini de anlattığıma göre devam edebilirim. Nerede kalmıştık. İşte, ton balığınız nasıl olursa olsun, salataya girecekse yağsız olacak. Fakat zeytinyağına yatırılmış ton balığı konservelerinden aldıysanız onları çok süzmenize gerek olmayabilir. Her neyse. Şimdi bu yağ süzme konusu önemli bir konudur, yağ süzme konusunda uzun araştırmalar yapılabilir, kalın kitaplar yazılabilir. Ancak mutfak çözümü dediğimiz olayların sırrı pratik olmalarında yatar. Evet arkadaşlar, bugünkü pratik çözümümüz şu: Ton balığının yağını elinizde süzün, avucunuzun içinde sıka sıka süzün… Ben yağı böyle iyi süzerim. Elbette ben evinize misafirliğe gelirsem bana ikram edeceğiniz hiçbir şeyin yağını böyle süzmeyin, o yemeği yemem, siz de kırılırsınız, böyle bir şey yaşanmasına hiç gerek yok. Siz de tanımadığınız adamların sıktığı şeyleri yemeyin.

Elde sıkılarak bir güzel yağı süzülen ton balıklarının miktarı adam başı en azından 100’er gramı bulsun, bol etli ve doyurucu, öğün yerine geçebilecek bir salata ancak böyle hazırlanabilir. Yemeğin yanına yapacaksanız az et koyun tabii. Neyse. Yağları güzelce süzdükten sonra etleri ayırdığınız tabağı da bir kenara koyarak etleri tabaklara taksim edin ancak salataya benim gibi en az iki katman hâlinde et serpiştirecekseniz etleri buna göre kontrollü serpiştirin. Tabandaki marulların üstüne etleri serpiştirdikten sonra soğanla karışık küp domatesleri de benzer şekilde serpiştirin, onların da hepsini bitirmeyin, tekrar kullanacağız. Et, domates ve soğan tamam olunca bir kat daha marul yerleştirin ve ayrıca uzun yapraklı marulları da kenara dekoratif bir şekilde yerleştirmeye çabalayın. Ardından tekrar bir kat daha et serpiştirin ve et olayını bitirin artık.

Et olayı da bittiğine, her normal insana yetebilecek miktarda et tabaklara konduğuna göre sıra geldi tatlı mısıra. Tatlı mısırı ben severim, onun için bolca serptim. Ancak tatlı mısırların büyük kısmı GDO, yani genetiği değiştirilmiş organizmaların yetiştirildiği tarlalardan geliyor. Bu konuya dikkat edin, mümkünse GDO’suz mısır alın. Ayrıca biz Zinde Türkiye olarak ticari amaçlı GDO’ya çok karşıyız, bu da böyle bilinsin.

Mısırları da serptikten sonra şu kalan domates ve soğanları da serpin. Sonra süs amaçlı maydanozunu da koyun tabakların tepesine. Ondan sonra isteğe göre limon ve zeytinyağı gezdirin tabaklarda ama bana kalırsa kimsenin tabağına sormadan limon falan dökmek yerine limon suyunu ve yağı ayrıca şişelere koyup sofranıza getirin, isteyen istediği kadar döksün. Tuz konusu da böyle ama eser miktarda tuz marulların bekletildiği suyun bir miktarının marullarımızda kalması sebebiyle salatamıza geçecek zaten. Sebze kurutucu kullanmaya vaktiniz yoksa bu tuzu da dikkate alırsınız.

Ton balıklı salatamızı karıştırmak istemedim çünkü karıştırılan ton balıklı salatanın etleri dibe doğru ilerler, ben sevmiyorum öyle. Onun için ellerimizle serptik durduk ve karıştırmadan servis ettik. Sonuçta ortada pek de iyi görünmeyen fakat sevgimizi kattığımız için çok lezzetli olan bir salata var. Salatanızı yedireceğiniz insanlar da sizi çok bekleyip iyice acıktıklarından, salatanız iki kat lezzetli olacaktır! Ton balıklı salata bekletilmeden, sulandırılmadan yenmelidir. Mümkünse mutlaka yakışan bir salata sosu da sofraya konmalıdır (ben cevizli sosu severim). Sonuçta sıradan tarifimi beğenmeyebilirsiniz ama bir erkek olarak mutfakta mutlu olmanızı ve sevdiklerinizi de mutlu etmenizi sağlamak konusunda size biraz yardımcı olduysam ne mutlu bana.

İşte böyle, artık siz de benim gibi sofrada ardı ardına gelen “ellerine sağlık, çok güzel olmuş” dualarıyla göklere çıkarılan adam olabilir, o akşam yediğinizi aynı gece tutup benim gibi yazacak kadar coşabilirsiniz hatta. Ancak ne olursa olsun veya ne olmazsa olmasın, zaman zaman hazırladığınız bu tip öğünler isminizi kuşaktan kuşağa taşımaya yetecektir, ya da yetmeyecektir ama o akşam küçük, sevgi dolu, güzel bir yemek yemenize yetmesi de yetmez mi? Off, yazının sonu yeter yeter içinde gibi oldu, Inception gibi, yazıception valla…

Bu yazı kanunen tescillenmiştir.

4 Yorum

  1. bambina bambina 24 Nisan 2012

    Bir ton balıklı salatayı bu kadar uzun ve ayrıntılı anlatabiliyorsan vay diyorum müstakbel eşinin haline. O halinden memnun olabilir gerçi 🙂

  2. Mustafa Abdiş Mustafa Abdiş 2 Mayıs 2012

    Valla yazıya,anlatımınıza koptum İlşad Bey, Hem eğlendim hemde sürekli beslenmemden eksik etmediğim, balığa verdiğim önem birkat daha arttı .Meftaya okunan Fatiha gibi bir de balık duası yazın bence, spor yapan insanların ulaşıbileceği en doğal ve ucuz protein kaynağı ne diyelim hayatımızdan eksik olmasın …..

    Not : size buradan da bir sitem edeyim cumartesi muhabbet edecektik fakat gelmediniz …ne diim …….bu konuda kesin bir tarih saat bekliyorum……ekmesseniz tabiiii…….

    • Mustafa Bey ben de size yazacaktım. Açıkçası, işte tam da bu yüzden söz vermemiştim çünkü bu aralar söz verebilecek gibi değil ne yazık ki ama bu aralar akşamları hatta olmaya çalışacağım, inşallah görüşürüz.

      Yazıyı beğenmenize sevindim, ton balığının öneminin altını çizebildimse ne mutlu bana. Gerçekten aminoasit değeri yüksek bir besin bu, bolca tüketilmesinde fayda var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir