
Gerçek Bir Kişisel Gelişim: Zindelik Kazanma
Yazan: İlşad Özkan
Genelde kişisel gelişim teorileri, insanların fiziksel potansiyellerini gerçekleştirmesi yönüne –ne yazık ki– yeterince değinmez. Oysa fiziksel gelişim beraberinde, kişisel gelişim teorilerinde erek olarak konumlandırılan“kendini tanıma, sosyal hayatta etkinliği artırma, erdemlere sahip olma, güçlü kişilik, bilinç, sorumluluk, özgüven, mutluluğu yakalama” gibi ödevlerden pek çoğunu doğrudan ya da dolaylı olarak elde etmemizi sağlar. Öyleyse fiziksel potansiyelimizi açığa çıkartmak, özümüzde var olan zindeliği ve gücü kazanmak kişisel gelişim için sandığımızdan daha büyük bir adımdır ve ben de bugün size hakiki bir kişisel gelişimden bahsedeyim…
Kişisel gelişimi sağlamak ve olumlu değişimler yaratmaya dair kitapları hepiniz bilirsiniz.İçlerinde bilimsel olanları, duygusal olanları, gerçekten motive eden cümleleri barındıranları da vardır ancak geri kalan büyük kısmı bir dizi klişe ve palavradan ibarettir. Palavra olmayanları bulup okuyun, ancak bunlar yine sizden çok şey bekler; bakış açınızın değişmesi, bilinçlenmeniz çoğunlukla yetmez ve bir dizi yeni uygulamaya gitmediğiniz sürece bu bilgilerin sizin için bir anlamı olmaz. Gerçek değişim ise bilinçli ve kararlı insanların işidir. Ben bugün size yaşamınızda gerçekten olumlu değişim yaratmanızı sağlayacak çok basit ama uygulaması disiplin ve sebat isteyen bir etkinlikten ve bunun temel kurallarından bahsedeceğim, bu etkinliğin adı: vücut geliştirme.
Gerçek Bir Kişisel Gelişimin Yararları
Kurallarımıza geçmeden önce, düzenli vücut geliştirme çalışmalarının size sağlayacağı faydalardan –bilimsel olarak ispatlananlarından–sadece birkaçını sıralayayım (hem kadın hem erkek için geçerlidir):
Kronik yorgunluğunuz altta yatan metabolik bir hastalığınız yoksa iyileşir, yorgunluğunuz azalır, yorulma eşiğiniz yükselir (bunu 1-2 ay spordan sonra rahatça hissedebilirsiniz). Sanıldığının aksine, spor sizi daha yorgun yapmaz!

Dolaşım, sindirim ve solunum sistemi dâhil vücut sistem işleyişlerinde artış ve iyileşme gerçekleşir.
Kuvvet artışı sağlanır.
Kan lipit düzeyiniz dengelenir.
Bazal metabolizma artar.
Glikoz toleransı ve insülin duyarlılığı gelişir.
Vücut kompozisyonu iyileşir, gelişir.
Postür ve denge gelişir.
Koroner kalp hastalıkları, göğüs hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalıkları, kanser ve daha tonla hastalığa yakalanma riskiniz azalır.
Depresyon riski azalır.
Solunum yükü azalır.
Kas performansı artar.
Aerobik kapasite artar (bunun için kardiyo egzersizleri daha etkili olsa da ağırlık egzersizleri de artırıyor).
Yürüme gibi hareketli postürlerde iyileşme sağlanır.
Gevşeme artar.
Eklem hareketliliği iyileşir, doğal sınırlarınız çerçevesinde gelişir (gerdirmeleri ihmal etmezseniz daha da çok gelişir ancak gerdirmeleri antrenman öncesi değil, antrenman sonunda veya gün sonunda yapın).
Ameliyat öncesi dönemde daha iyi hazırlık sağlar, ameliyat sonrası dönemde daha çabuk iyileşme gerçekleşir.
Hepsinden önemlisi; düzenli spor duygu ve düşünce dünyanızda da gerçek ve güçlü değişimler sağlar, her şeye daha hazırlıklı olduğunuzu hissedersiniz, daha güçlü ve dirençli… Sadece psikolojik faydaları da yoktur, çoğu kez sosyal ilişkilerinizde de artış ve iyileşme gerçekleşir. Bunun bilimsel temelleri de var, bilindiği gibi spor mutluluk hormonu olarak adlandırılan hormonların daha çok salgılanmasını sağlıyor. Düzenli egzersizin faydaları sayfalarca yazılabilir ve her geçen yıl yeni faydaları ortaya konuyor. Profesyonel olmadığı hâlde hayatı spordan ibaret, başka yönü hiç gelişmemiş “kas kafalının” teki olmamanız şartıyla spor yapmak sizi oldukça geliştirecektir…
Kadınlar Kafasını Kumdan Çıkarmalı

Kurallarımıza geçmeden kadınların vücut geliştirmesi konusuna da değinelim. Kadınların geçmişte spor ve antrenman dünyasından dışlanması ayrı bir konu, ona bu yazıda değinmeyeceğim ancak günümüzde kadınlar –toplumsal sorunlar yüzünden istenilen seviyede olamasa da– düzenli egzersiz yapabiliyor. Kötü olan ise, birçoğu ağırlık antrenmanlarını erkeklere göre olarak değerlendirip bundan uzak duruyor. Sevgili kadınlar, bilim size bunun doğru olmadığını yıllar önce kanıtladı ve bazı hareketlerde cinsiyetten kaynaklanan nüanslar ve daha düşük ağırlıklarla olsa da bir kadın olarak erkeklerle aynı şekil ve prensipte ağırlık çalışmalısınız. Bu konuda yıllardır yayın yapıyoruz ve önyargıları yıkıyoruz, buna rağmen toplumun büyük kesiminde kadınlar düzenli egzersiz konusunda cahilce davranıyorlar, öyle de yönlendiriliyorlar. Siz böyle olmayın, yazılarım sizler için de geçerlidir, lütfen erkeğinizle birlikte okuyunuz. Eğer niyetiniz varsa özellikle kadınlar için hazırladığımız şu rehberi de okumayı unutmayın: Kadınlar İçin Vücut Geliştirmeye Başlangıç Rehberi
Evet, artık kurallarımıza geçebiliriz.
Vücutçu Olmaktan Korkmak?
Vücut geliştirme kelimesi ne yazık ki toplumumuzda doğrudan profesyonel body-builder’larla (vücutçularla) özdeşleşmiş durumdaydı. Bu yüzden de insanlar ağırlık çalışılan spor salonlarından kaçıp durdular, spor yapmaya kararlı olanlar ise ağırlıklara şöyle bir dokunup sonra tekrar kafesteki bir fare gibi koşu bantlarına yöneldiler. Ancak spor ve sağlık bilimindeki gelişmeler düzenli ağırlık egzersizlerinin sayısız faydasını öğrenmemizi sağlayınca son zamanlarda bu önyargı da yavaş yavaş kırılmaya başladı. Vücut geliştirme, sadece olağanüstü birer kas yığını olan profesyonel body building sporcularının işi değildi, herkes için yapılması faydalı bir egzersiz alışkanlığıydı. Dikkat ettiyseniz body building ve vücut geliştirme kelimelerini ayrı anlamlarda kullanmaya çalışıyorum, çünkü bana göre bu ikisinin anlamı farklı; vücut geliştirme yapmak body building sporu yapmakla aynı değil (bkz: Vücut Geliştirme mi Bodybuilding mi?). Bu ayrımı açıklamak uzun ve zahmetli olduğundan ağırlık egzersizleri de içeren forma girme çalışmalarına “fitness” deyiverdiler. Sonuçta ister “fitness” deyin, ister benim yüklediğim anlama katılarak “vücut geliştirme” deyin benim için fark etmez, yeter ki benim size demir yığınlarını kaldırıp indireceğiniz ama asla aşırı kaslanamayacağınız bir disiplinden bahsettiğimi bilin. Salona gelir gelmez “çok kaslanmak istemiyorum ben, şöyle biraz şurdan biraz burdan kas olsun yeter” diyenlerden olmayın, çünkü işin aslını bilenler bu lafları ister istemez küçümseyip size bıyık altından gülecektir. Eğer aşırı kaslanmak o kadar kolay olsaydı vücut geliştirme yarışmalarına katılacak milyonlarca insan olurdu. Onun için spordan korkmayacaksın ve ilk kuralımızı hatırda tutacaksın: Bilinçli olacağız; neyi, neden, nasıl yapacağımızı/yaptığımızı bileceğiz.
Parayla Vücut Olmaz
Geçmiş çağların aksine, günümüzde bir erkek barınmak, besin bulmak veya savaşmak için kassal özelliklerine muhtaç değil. Üstelik günümüzde iyi bir yaşam gayesiyle “iyi bir işe” sahip olan birçok insan ise bu “iyi işleri” yüzünden kassal özelliklerini geriletiyor, vücut formları bozuluyor ve sonuçta sağlıkları zayıflıyor. Modern vücut geliştirme ise, adı üstünde, modern hayatımıza uygun şekillenmiştir; hayatını antrenman dolu bir yaşamla geçiremeyecekler için bilimsel, akılcı ve etkili çözümler sunar.
Modern ve bilimsel vücut geliştirme demek yeni çıktığı iddia edilen uzay hapıyla yağlarınızı kasa çevireceğiniz (!) veya NASA’nın (!) geliştirdiği bir egzersiz aletiyle forma girebileceğiniz anlamına gelmez. Bu tip reklamların istisnasız hepsi birer para ve daha kötüsü, umut tuzağıdır. Ayrıca XYZ veya başka bir ilginç isimli sporcu besin desteğini kullanmak da size sonucu vermez. Parayı ver, vücudu al gibi aptalca bir denklem yoktur; kimse sizin bedeninizi götürüp sizin adınıza salonda çalıştırmadıkça da yol alamazsınız. Beyler, akıllı olun, antrenman yapmadan gelişemezsiniz ve antrenman demek, kıçınızın terlemesi demektir. Bundan sonra aptalca hayallere dair tek kelime etmeyin, itirazınız varsa gidin ve bir örümcek ısırmasıyla süper güçler kazanan kahramanların olduğu fantastik bilim-kurgu kitaplarınızı okumaya devam edin (o kitapları ben de severim, o ayrı). İtirazınız yoksa ikinci kuralımız belli: “Gerçekçi ve uygulamaya dönük olacağız, canımız istemese de antrenman yapacağız.”

Bahaneler, Bahaneler, Bahaneler…
İnsanoğlunun soru işaretlerinden biri olan olumsuzluğa düşmeyi her kültür ve inanç değişik şekillerde tanımlamıştır. İslam’da “nefs” veya “şeytan” olarak adlandırılan bu dürtü her felsefede farklı adlarla tanımlanmıştır. Ben de sebebi tam olarak bilinmeyen bu olumsuz eğilim için yeni bir tanım yapacağım. Hayatınızın bir döneminde, herhangi bir sebepten içinize yerleşen zayıflık, sürekli büyüyen bir bok çukuru gibidir, sizden ayrılmayı hiç istemez ve sürekli size mantıklı gibi görünen sözde aksiyomlar sunar. Örneğin sigara mı içiyorsunuz? İçinizdeki bok çukuru hemen devreye girer, “Ama sigara içiyorsun, spor yapsan da faydası olmaz ki?” Siz de ruhunuzu çürüten zayıflık ve sahte çaresizlik hastalığınızla ona boyun eğiverir, spora başlamayı sigarayı bırakacağınız belirsiz bir zamana ertelersiniz. Uyku düzeniniz berbat mı? Bok çukurundan bir ses vakit kaybetmeden ruhunuzu ele geçirmeye çalışır, “Uyumadan olmaz, boşuna uğraşma…” Henüz otuz yaşında bile olsanız size “yaşlandın artık, senden geçti bu işler” telkininde bulunur…
Bu pis çukur, önünüze hep alt etmesi zor şartlar koyarak sizi durdurur ve onları aşamayacağınıza inandırmak ister. Biliyor musunuz? Onların hepsi sözde şart ve başlangıçtaki taktiğiniz onlarla uğraşmak değil, onları önemsememek olmalıdır.Yapmanız gereken ilk ve en önemli şey, herhangi bir kötü alışkanlığınızı, olumsuz durumunuzu aşmak değildir, yapmanız gereken tek şey içinizdeki bok çukuruna “Kapa çeneni!” deyip kontrolü ele almak ve spora başlamaktır, bunu yaptıkça o pis çukur git gide ufalacak ve içinize yer etmiş acınası zavallılık da er geç sizi terk edecektir. Kötü bir yaşam düzenine sahip olmanız, kötü alışkanlıklarınız olması veya başka bir şey, bunların hiçbiri bahane değildir ve antrenmanlarınızı yapmaya engel değildir. Ne kadar olumsuz şartınız olursa olsun siz sadece yapın, yapın ve yapın! Kim bilir, bu şekilde o kötü alışkanlıklarınızdan da kurtulmanız çok daha kolay olur belki… Anladığınız gibi, üçüncü kuralımız basit ancak bir o kadar da etkili ve cesurcadır: “Bahanelerinizin altında ezilmeyin, onlara rağmen çalışın.” Çünkü; ya adam olursun, ya da kendi bok çukurunda çürürsün.
En sık rastlanılan kötü alışkanlıklardan olan sigara bağımlılığında, sigarayı bırakmanız elbette en sağlıklı ve ideal yoldur ancak bunu yapamıyorsanız sigarayı bırakmadan spora başlayın. Sigaranın antrenmanı etkileyebilecek kısa süreli olumsuzluklarından korunmak için antrenmandan iki saat önce ve iki saat sonra sigara içmemeniz faydalıdır. İki saat kuralını da uygulayamıyorsanız yine vazgeçmeyin ve yine antrenmanınızı yapın. Başka bir örnek vereyim: İş dolayısıyla eve geç geliyorsunuz diyelim, geç olduğu için spor yapmamak mı iyi yoksa kısa bir antrenman mı? Kalkın ve evinizde kısa ama etkili bir antrenman yapın… Sonuçta, iradenizin veya bünyenizin zayıflığının sizi hareketsiz kılmasına izin vermeyin. Eğer bunlara rağmen adım atabilirseniz bu meydan okumanızda sebat etmek, her iki zayıflığınızın da üstesinden gelmenizi sağlayacaktır. Çünkü görünüşte sadece bedensel olarak görünen bu meydan okuma aslında doğrudan irade gücünüzle, kendi kendinizle olan sorunlarınızla bir mücadeledir.
Kurallar Uymak İçindir
Hiçbir zaman katı kuralcı biri olmadım; tüm kuralların bir esnekliği, tüm spor kurallarının bazen tatil edildiği anlar vardır hayatımızda. Kendinizi robot gibi hissetmenize, kasmanıza gerek yok ancak size fayda sağlayacak kurallarınız varsa veya benimkileri beğendiyseniz onlara uyun. Kurallar disiplini, disiplin ise sonuçları ve başarıyı getirir. Bazen tek bir basit kurala yıllarca bağlı kalmak bile size büyük ödüller getirir ve buna değer.
Jesse Louis Jackson’ın 1979’daki şu sözleri kulağınıza küpe olsun: “Both tears and sweat are salty, but they render a different results. Tears will get you sympathy; sweat will get you change.” Bu sözü vücutçular da beğenmiş ve şu şekilde değiştirmişler: “Tears will get you sympathy; sweat will get you results.” Yani kısaca, “Gözyaşları sempati, ter ise sonucu getirir.” Oturup kendinize ağlamayın, bunu yapıyorsanız da buna artık son verin.
Eğer spor yapmayan hemen her erkeğin içine düştüğü onca olumsuz vaziyetten bıktıysan bir sonraki kişisel gelişme yazımda görüşelim.
Not: Çok sportif olmayan ama senin kadar da kötü görünmeyen o adamın sırrını merak ediyorsan söyleyeyim: Salonlarda spor yaparken gördüğüm birçok sıradan erkek dışarıda spor yapıp yapmadığı sorulsa bile yapmadığını söylüyor, ilginç ve gerçek. Belki de “spor bile yapmadan iyi genlere sahip olduklarının” düşünülmesini istiyorlardır. Onun için, canını sıkma ve başkasıyla yarışma, bu konuya da sonra detaylı geleceğiz.

Spor yapmak isteyip yapamamak, spor yapmaya başlamak, spor ve kişisel gelişim, spor psikolojisi, sporla değişmek gibi konular hakkında olup kişisel gelişim, sağlıklı yaşam, fitness konularıyla ilgili olan bu yazıda kullanılan telif haklarıyla korunan görseller: fanz, VarsityLife, Wojtek Pruchnicki, It’s Holly ve Toni Blay Creative Commons lisanslarına uygun olarak kullanılmıştır.

Mükemmel bir yazı. Daha çok erkeklere hitap edilmiş ama ben de kendimce bir çok şey aldım bu yazıdan. Akabinde de başta, bayanlar için verilen bağlantıyı inceleyeceğim.
Teşekkürler.:)
Beğenmenize sevindim, konu insan ve sağlık olunca cinsiyet çok fark etmiyor tabii 🙂 Arkadaşlarınıza önerirseniz daha da sevinirim.
Merhaba,
Her bir cümlenin altına imzamı atarım: )Spor yapan bir insan olarak etrafımdaki insanları bu şekilde motive etmeye çalışıyorum. “Tamam sağlıksız şeyler yapıyor olabilirsin ama bu sağlıklı şeyler yapamayacağın anlamına da gelmiyor” diyorum. Yazılarınız oldukça akıcı ve bilgilendirici. Teşekkür ederim bu güzel çabanız için.
Ferya, çok teşekkürler! 🙂 Sizin gibi okurlarım olmasa hiçbir zaman daha güzel yazamazdım.
Amerikan vari film repliklerindeki tadı ile çok okunmalı bir yazı olmuş, çok hoşuma gitti:
“Hey dostum o lanet olası bok çukurundan çıkmak istiyorsan çuval gibi kıçını kaldır ve terle” 🙂
2 gün önce kilo vermek maksadı ile spora başladım ama bu yazıdan sonra hedefimi gözden geçirmeye karar verdim. Yazılarınızı okumaya devam edeceğim. Teşekkürler
Teşekkürler, ben zaten aslen Kentakiliyim, Frayd Çikıngillerden İlşad derler bana :))
Öncelikle bu etkileyici metin için yazara çok teşekkür ediyorum.Ben sporun faydalarını çok gördüm bir tanesini paylaşaym. İşim gereği sabahları erken kalkmak zorundayım, bi yandan uykuyu seven biriyim.sebebini bilmediğim sabahları üstüme çöken yorgunluk için çözüm yolları aramaya başladım, şanslı olduğuma inanıyorum ki o ara yazmakta olduğum kitabın kişisel gelişim kitabımın spor yapmak bölümündeydim araştırmalrmın sonunda her sabah işe başlamadan önce uzun mesafe olmasa bile kısa mesafede hızlı bir şekilde koşup nefes nefese kaldım ve ilk deneyimimden itibaren artık yorgunluk hissetmedim dinç kaldm sportif oldum güç iksiri içtim sanki kısaca uyandım ayakta uyumaktan kurtuldum. Sizde deneyin demeden edemiyeceğim. Kısaca yazarıma şunu sormak istiyorum vücut geliştirince boy uzamadığı doğrumudur? Cevabınızı bekliyorum… Sporlu günler diliyorum :)))
Yalandır, sadece yüksek ağırlıklarda bir etkiden söz edebiliriz ki o karmaşık bir konu ve gerçekten yüksek dirençler gerekir epifiz plakalarını etkileyebilecek kadar.