İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ahlaksızlık mı, Gereklilik mi: Doping

Doping kullanımının riskleri detaylı araştırmalarla ortaya konmalıdır.

Bu yazı, Elazığ Fırat Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu çalışmalarındandır. Yazarları Oğuzhan YONCALIK ve Cemal GÜNDOĞDU’dur. Çalışma, kısaltılmak ve okunuşu kolaylaştırmak amacıyla, bizim dikkat çekmek istediğimiz hususların dışında kalan bazı bölümleri çıkartılarak yazarımız Mehmet Oğuzcan tarafından kısaltılmıştır. Yazının ara başlıkları, okunurluğu artırmak için dergimiz tarafından eklenmiştir ve yazının aslında yer almamaktadır. Yazı içerisindeki çerçeveli bölümlerde yazanlar, yazarımız Oğuzcan’ın konuya ilişkin eklemek istediği görüşleridir.

Sporda Ahlaki Bir Sorun Olarak Doping

Başarılı ve üstün olmak; insanı her zaman cezbetmekte, onu heyecanlandırmaktadır. İnsanlar, yaşamın her alanında bu duyguyu tatmak ve bu duygunun sonucunda bazı maddi kazançlar elde edebilmek için gayret göstermektedir. Birey sosyal bir varlık olarak, içinde bulunduğu toplumun değerler sistemine bağlı olarak yaşamaktadır. Onun bu içinde bulunduğu sistem; başarıyı yakalamak için vereceği gayretleri de denetlemekte, elemekte ve düzenlemektedir.

Bir sosyal olay olarak spor; yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Performans sporunda, kazanmak ve rekor kırmak için verilen bütün gayretler de içinde bulunulan sosyal olayın değerler sisteminin yazılı hukuki yasalarına ve genel ahlak kurallarına göre şekillenmektedir.

Eşitlik yoksa spor da yok

Spor olayının en temel ve en belirleyici ilkesi eşitliktir; öyle ki, eşitlik kalktığı veya bozulduğu zaman spor olayı da ortadan kalkmaktadır. Eşitlik sporun yapıldığı alan, sporun yapıldığı aletler, spor dalına özgü kurallar, yasaklar ve cezalar bakımındandır. Böylece sporcuya kendi sportif gücünü, becerisini ve yaratıcılığını sergilemek kalır (Erdemli, 2002). Günümüzde spora aykırı davranışların başında doping olayı yer almaktadır. Doping, sporun eşitlik ilkesine aykırıdır ve bu ilkenin açıkça çiğnenmesi demektir. Bu nedenle sporda doping kullanımı, spor ahlakının yapısını zedeleyen önemli bir sorundur.

İnsan yaşamında tek bir ahlak yoktur, çünkü o çok yönlüdür ve yaşamımızın her alanın kendisine özgü bir ahlakı bulunması olağandır. Örneğin ticaret ahlakı, bilim ahlakı, günlük yaşama ahlakı, evlilik ahlakı, vb. gibi. Bir ahlak olarak spor, tıpkı günlük, olağan yaşamdan olduğu gibi, bütün bunların da üzerinde, bunlara koşut (parelel) ve dolaylı ilişkidedir. Önemli ayrılığı onun yapısı, özü gereği bir ahlak olmasıdır. Sporu belirleyen ilkeler ve özellikler aynı zamanda bu ahlakı ya da yaşama biçimini de belirlemektedir (Erdemli, 2002).

İnsanlık tarihinin erken dönemlerinden bu yana, sportif başarıyı dışardan müdahale yoluyla, haksız bir şekilde etkileme düşüncesi, insanın bilinçaltında hep var olmuştur. Tabi ki beraberinde sportmence ve centilmence davranma düşüncesinin varlığı da, tarihin bilinen en eski günlerine kadar indiği bir gerçektir (Öngel,1997).

Dopingi al, sınırları aş

Antrenmansız kişi, kapasitenin %70’ini, antrenmanlı bir sporcu ise; %90’ını kullanabilir. Normal şartlar altında kullanılamayan %10’luk potansiyel enerji ise; otonom enerji birikimidir ve vücudun hayati enerji rezervidir. Doping ilaçları kapasiteyi %100’lere çıkarırken bu enerjiyi de tüketmenin yolunu açmaktadır (Baysaling, 2000).

Doping maddeleri türlerine göz atacak olursak, uyarıcıları, uyuşturucuları, anabolik steroidleri, B-bloke edicileri vb. görülebilmektedir. Uyarıcılar, ya sinir sistemini uyarıp yorgunluğun geç ortaya çıkmasını sağlamakta ya da solunum-dolaşım sistemini uyarıp organizmayı, yedeklerini kullanmaya zorlamaktadırlar. Yorgunluk fizyolojik bir alarm reaksiyonudur. Enerji birikiminin sınırına gelindiğini göstermektedir. Uyarıcılarla bunu geciktirmek, alarm düğmesini kapatmak anlamına gelir ki, tehlikeden haberdar olmayan vücut sistemleri iflas edebilir. Heyecanı yatıştırmak bazı sporlarda önemlidir (okçuluk, atıcılık gibi). Bu dallarda ise uyuşturucular (B-bloke ediciler, kalp kasının daha ekonomik çalışmasını sağlamaktadır. Heyecan anında vücudun titremesini azaltıcı etkileri olduğundan, yatıştırıcılar gibi atıcılık dallarında kullanım yeri vardır) küçük dozlarda serinkanlılık vererek sporcunun performansını tam göstermesini sağlayabilmektedir (Açıkada, 1990).

Sporda performans artıran yasaklı ilaçlar hap formunda da bulunur.

Profesyonel spor sektörü dopinge nasıl itiyor?

Doping kullanımı insani ve felsefi anlamda bir ahlaki değer çözülmesi ve sporcunun kendine yabancılaşması örneğidir (Erkal, 1998). Dopingin bu acı ve çirkin yönü; 1961 yılında psikiyatri kliniğinde tedavi gören şöhretli bir İtalyan futbolcusunun, araştırıcı Venerando’ya anlattıklarının sadece bir bölümünden anlaşılabilmektedir:

Antrenmanlar ağırlaştıkça sinirli olmaya başladım. İstemeyerek sinirleniyor, bu yüzden sürekli hatalar yapıyordum. Neden bu hale geldiğimi, kurtulmak için ne yapmak gerektiğini ne ben biliyordum ne de yöneticiler. Söylenen tek şey; daha az içki ve kadın, daha çok ter oluyordu. Oysa o zamana dek ne çok içerdim, ne de kadınlarla ilişkim vardı.

Seyirciler, gazeteciler, konu komşu, herkes benden hep hatasız davranışlar bekliyordu. Antrenör ise; aldığımız paranın hakkını istediğini söyleyerek, bayıltıncaya kadar koşturuyor, zıplatıyordu. Hep başarılı olmak, hatasız olmak zorunda kalışımı gerektiren bu düzenden giderek korkmaya başladım. Başarısız olduğum maçlardan sonra herkes bana küfrederken babamı düşlerdim. O hatalı hareketlerimde başımı okşar, üzülmememi, herkesin hata yapabileceğini söylerdi. Bazen kötü bir maçtan sonra, antrenörümün de babam gibi saçlarımı okşamasını ve babamın sözlerini söylemesini öyle istiyordum ki…

Büyük maçlar öncesi; iğne, ilaç, hap ne verirlerse alırdım. Başarılı olayım, kimse beni suçlamasın isterdim. İlaçlı maçlardan sonra uyku uyuyamazdım. Her yanım kasılır kalırdı. Büyük futbolcuydum, ama giderek kendimi sirkte ip üzerinde gösteri yapan zavallı bir maymun gibi hissetmeye başlamıştım. (Acarbay,1986).

En üst düzeyde performans isteniyorsa ve para varsa (satrançta bile) doping yapılmaktadır. Derecelerin bugünkü düzeye ulaşması geriye dönüşü zor bir hale getirmiştir. Genç sporculara verilen ödüllerin cazibesi de bilinçsiz gençleri, antrenörlerin kandırma ve yönlendirmesine itebilmektedir. En yetenekli ve büyük yıldızların doping kullandığının duyulması, genç ya da yetenekli sporcuyu “dopingsiz şampiyon olunamaz” fikrine itmektedir (Pehlivan, 2000:98). Bu konuda Ben Johnson’un yaşadıkları oldukça trajiktir. Johnson’un antrenörü Charlie Francis, kendisine bir sürat koşucusunun steroid kullanmadan dünya çapında bir atlet olmayı ümit bile etmemesini söylemişti. Zorunlu dozda steroid, takım doktoru Jamie Astaphan gözetiminde uygulanmaya başlanmıştır. Doktoru, Johnson’u ve antrenörünü oyunlarda doping testinin pozitif çıkabileceği konusunda uyarmış ve sessiz kalma karşılığında 1 milyar dolar talep etmiştir (Başkaya, 2004).

Sporcular bu riske neden girmektedirler? Bunun en dürüst yanıtı Kanadalı koşucu ve Ben Johnson’un meslektaşı Tony Sharpe’dan gelmiştir: “Zafer çok tatlı, para çok bol.”

Profesyonel sportif başarı için doping tek yol mudur?

Yükselen rekorlar

Gülle atmada dünya rekorlarında 1964-1965 yılları arasında 1,32cm’lik artış doğal olmaktan uzak doping maniplasyonu olarak düşünülmektedir. Çünkü daha sonraki 20 yıllık süre içinde bu artış yalnızca 1,10cm’dir. Benzer bir örnekle 1960-1965 yılları arasındaki 5,31 m’lik artışın daha sonraki 15 yıllık sürede yalnızca 3,46 m ile devam ettiği disk atmada görülmüştür. Bu olağan dışı artışları yalnızca teknik ve antrenman bilgisi gelişmesine bağlı olacak şekilde yorumlamak fazla iyimserlik olacaktır (Ergen, 1991).

Doping hakkında en cesur açıklamalar Avustralyalı disk atmacı Werner Reiterer’den gelmiştir. 1992 Olimpiyat Oyunları’nda finale kadar yükselen ve yakın zamanda sporu bıraktığını açıklayan Reiterer yazdığı “Positive” adlı kitabında, Avusturalyalı üst düzey olimpiyat yetkililerini, dopinge göz yummakla hatta teşvik etmekle suçlamaktadır. Reiterer, kitabında, doping testlerinin zamanlamasının atletlerin kullandığı maddelerin anlaşılmasını engelleyecek şekilde ayarlandığını ileri sürmüştür. Kendisi de 1995-1999 arasında 12.000 dolarlık steroid kullanmış olmasına rağmen bir kere bile test sonuçlarının pozitif çıkmadığını iddia etmektedir. Reiterer’e göre doping olayının bu kadar yaygın olmasının arkasında yatan neden, kimsenin bu durumun varlığını kabul etmeye yanaşmamasıdır. Olimpiyat severler spor sahalarında, pistlerde, havuzlarda kahramanlar, insan vücudunun sınırlarını zorlayan, genç süper yaratıklar görmek istemektedirler. Bu baskı altındaki sporcular da dopinge başvurmaktan çekinmemektedirler.

Dopingi gizleyen kuruluşlar

Sadece yarışmalarda test yapılmasına dayanma aldatmacası dışarıdan biri tarafından araştırılmıştır. Ben Johnson skandalından sonra Kanada Hükümeti, Ontario Başyargıcı Charles Dubin’i konuyu soruşturmakla görevlendirmiştir. Onun bağımsız ve açık hukukçu kafası yıllarca süren sahteciliği açığa çıkartmıştır. Dubin raporunda, yarışma sırasındaki testlere güvenilemeyeceği yıllardır bilinmesine karşı IAAF ve IOC gibi spor örgütlerinin tıbbi komisyonları bu güvenilmezliğin yaygın olarak bilinmesi için gereken adımları atmadığını vurgulamıştır. Aynı zamanda pek çok milli ve uluslararası federasyonun, milli takımlarına doping yaptırdıklarına, doping yapan önemli atletleri göz ardı ettiklerine, pozitif sonuçları gizlediklerine dair kanıtlar bulunmaktadır (Simson, 1994).

Son dönemde de aynı durumlar devam etmektedir. Bu gibi durumlar, doping yapan sporcular bazen partnerleri tarafından ifşa edildiğinde ortaya çıkıyor. En yakın zamandaki örnek süper pedal Armstrong’da olduğu gibi. Bunlara bazen bilerek göz yumuluyor. Çünkü Armstrong bilezik benzeri plastikleri satarak kanser hastaları yararına 1 milyon dolar topluyorsa sponsoru Nike, sadece tişört satışından 5 milyon dolar alıyor. Halkın kahramanlara, poster çocuklarına ihtiyacı var, tıpkı vücut geliştirmedeki Arnold Schwarzenneger örneği gibi. Hâlâ dogal yollarla ve sadece beslenmeyle o şekle gelebileceğine inanan insanlar mevcut. Bu cok mu kötü?.. Bence hayır, insanların motivasyona ihtiyacı var ve bazen gazı alan bir insan doping kullanmadan inanılmaz şeyler başarabiliyor…

Sadece beceriksizler dopingten yakalanmış

Dopingler gizlice mi yoksa açıkça mı kullanılmalı?

Dopingin yaygınlığını kanıtlayan Dubin, ondan sonra 1968 Oyunları’na kadar geri giderek bir karşılaşmadan sonra yapılan binlerce testten sadece bir kaçının pozitif çıkmasının dopingin küçük çaplı olduğunu “kanıtladığı” iddiasını çürütmüştür. Dubin zaten bilineni ortaya çıkarmıştır; İngiliz Sir Arthur Gold’un değişiyle, “Sadece dikkatsizler ya da yanlış bilgilendirilenler yakalanmıştır.” Halen de aynı şekilde devam etmektedir.

Doping kullanmak serbest olsun diyenler

Doping tartışmaları, dopingin serbest bırakılmasını isteyen grupların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu görüşte olan doktorlardan biri olan ve ABD’deki Wisconsin Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Norman Fost, “Steroidlerin zararlı etkilerinin olduğunun doğru olmadığını, birkaç basit yan etki dışında zararlı bir etki bırakmadığını,” iddia etmektedir. Dopingin serbest bırakılması konusu sadece tıp adamlarının değil, sporla ilgili birçok kişinin de fikri haline gelmeye başlamıştır. Fransa’ nın Olympique Marsilya takımının yöneticilerinden Robert Louis Dreyfus, “İkiyüzlülüğe son vermek gerektiğine inanıyorum. Uyuşturucunun serbest bırakılması gibi, gizli dopingi şarlatanların eline terk etmektense, dozajı ciddi doktorlar tarafından ayarlanan ve yönlendirilen güçlendirici ilaçları da hoş görmekte yarar var” demiştir. Doping konusunda bilim adamlarının verdiği savaş ilginç boyutlara taşınmaya başlamıştır. Anti Doping Kurumu‘nun desteklediği doktorlar, doping sayılan ilaçların ortaya çıkarılması için çaba gösterirken, karşı taraftakiler “silici” adı verilen maddeler üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Korkulan odur ki, bu gelişmelerin sonucu olarak hiçbir biçimde tespit edilemeyen “gen dopingi rekorları” tartışılır hale getirecektir. (Bakınız: Gen Dopingi)

Eğitim şart

Uluslararası Olimpiyat Komitesi başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası bütün spor federasyonları da organizasyonlarına gölge düşmesi endişesi ile bu konuda önlem almada yetersiz kalmaktadır.

Sporcularda doping kullanımı ve doping hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanan bir çalışmanın sonucuna göre, konuya ilişkin problemlerin çözümünde eğitimin olumlu katkısının olduğu, bu katkının eğitim düzeyine parelellik gösterdiği vurgulanmıştır (Özmerdivenli, 2004). Konu ile ilgili yapılan çalışmalarda ana fikir eğitimin yetersizliği olarak değerlendirilmektedir.

Benim şahsi deneyimlerimden, bu egitimsizlik ve cehalet “Ahmet’e bir şey olmamışsa bana da olmaz,” mantığıyla aynı ilaçları almak ya da “A kişisi bunu şu kadar kullanmış, ben iki katını kullanırım daha iyi olurum,” mantalitesi özellikle vucut geliştirmede sıkca görülmekte.

Bu yazı kanunen tescillenmiştir.

Doping kullanımı, doping skandalları, doping kullanımı yasak mı, doping serbest, dopingli sporcular, spor ahlakı, sporcu ahlakı, doping hakkında bilimsel araştırma ve benzeri konular hakkında olup spor, spor bilimi, spor etiği ve sağlıklı yaşam (fitness) konularıyla ilgili olan bu yazıda kullanılan telif haklarıyla korunan görseller: Mark Kilner, Almond Dhukka, Melissa Wiese, Sarah ve Doug Wheller Creative Commons lisanslarına uygun olarak kullanılmıştır.

Sporda doping kullanımı etik dışı kalmalı mıdır?

Bir yorum

  1. Muhammed Muhammed 9 Temmuz 2013

    Normalde sporun hayatımızı güzelleştiren bir araç olması gerekir. Spor beraberinde sağlıklı yaşamı, iç huzuru, kendine güveni ve bedenine hakimiyet getirir. Doping etkisinde gerçekleştirilen bir sporda bunlardan söz edilemez bile. Artık o kişi sporun getirdiği güzellikleri bırakmış ve sahte başarılar, bir işe yaramaz paralar peşindedir. Bilgisayar oyunlarda hile kullanıp oynamak ne kadar zevkliyse bu kişiler de spordan o kadar zevk alıyorlardır. Biz sporun zevkini biliyoruz ya o bize yeter.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir