İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Et Kanlı Gerek, Yiğit Canlı Gerek

Yazan: İlşad Özkan

Aslında başlıkla tamamen ilgili bir yazı yazmayacağım, yine de bu başlığı kullanmak istedim çünkü başlıktaki anlama da değineceğim. Bir de ben böyle unutulmaya yüz tutmuş güzelim atasözlerimizi, yeri geldiğinde kullanmaya bayılırım. Bu nedenle bu yazımdaki alt başlıkları atasözlerinden seçeceğim, biliyorum, biraz zorlama oldu ve anlam olarak içeriğe tam uymuyor. Yine de bu atasözlerini sizlerle paylaşmak istediğim için böyle yazdım.

Yiğit sıfatını sadece rkekler için geçerli kabul etmediğim için, bu laf bayanlar için de geçerli. O halde onlarda canlı olmalılar değil mi?


Bu siteyi açtığımdan beri internette daha çok vakit geçirir oldum. Çünkü sitenin selameti açısından benim teknik ve güncel bilgilerimi de arttırmam gerekiyor. Yine böyle teknik konular hakkında gezinirken o linkten o linke geçtim ve Mehmet Serdar Kuzuloğlu adındaki yazarın sitesine ulaştım. Kusuruma bakmasın, adını duymamıştım ancak yazıları hoşmuş, keşke önceden bilseydim. Güncel yazarlara henüz yetişemiyorum, umarım elimdeki eski kitapları bitirip güncel yazın dünyasını daha yakından takip edebilirim.

Sayın Kuzuloğlu anladığım kadarıyla aslen gazeteci ve ana ilgi alanı teknoloji. Kendisinin bu yönde geliştirmiş olduğu bir kariyeri var ve aynı zamanda kurduğu ya da yönettiği önemli siteler var. Bu sitelere biraz göz attım, bir internet gezgini olarak oldukça başarılı buldum. Siz de M. Serdar Kuzuloğlu hakkında daha çok şey öğrenmek isterseniz mavi renkli bağlantı yazısına tıklayın. M. Serdar Kuzuloğlu

Serdar Bey “obezite” başlığı altında bir yazı yayınlamış, girin bu yazıyı okuyun; işte bağlantısı: mserdark obezite. Yazı çok keyifli, bir çırpıda okuyacaksanız ve ağzınızda bir tat kalacak, güzel yazılar böyledir. Yazının kısa olmasıysa ayrı bir avantaj olmuş.

Bir de yazının girişinde şişmanların gerçekte derdi bunlardır diye bir şeyler yazmış ki ben şişmanlık çekmediğim için bilemem ama şişmanların bunu dert ettiklerini ben de iyi biliyorum, yani Serdar Bey olayı çok iyi anlamış ve anlatmış.

Şimdi bu güzel yazıdan hareketle ben de bir şeyler söylemek istiyorum.

Öncelikle yazıdaki kalem ustalığını saymazsak bile anlam olarak “aklı başında” insanların beğeneceği bir yazı. Çünkü her olgun insan bil(melid)ir ki “insan kendisiyle barışık olarak yaşarsa mutlu olabilir ve iç huzura kavuşabilir”. Benim de zayıflık ya da şişmanlık problemi olan bayan erkek arkadaşlarım ve akrabalarım var. Onlara her zaman bu yazıdaki gibi “kendileriyle barışık olmaları” gerektiğini hissettirmeye çalışırım. Çok gerekmedikçe konuşmam ama zaten yanlarımdaki rahatlıklarından kilo problemlerini en azından benim yanımda olsun unuttuklarını düşünüyorum. Yeri geldi benim de moral desteğimle bu sorunlarını aşan insanlar oldu. Bunlar benim hayatımda değeri ölçülemeyecek mutluluklar arasındadır. Çünkü sevdiğiniz bir insanın bir problemini aşmasına yardım edip onun daha güzel ve daha mutlu bir yaşantıya kavuştuğunu görmek eşsiz bir duygu.

Ancak yine öyle insanlar tanıdım ki kilo problemleri çok ilerlemiş. Bu insanlara “hadi sen de böyle mutlu ol” diyemezsiniz çünkü ona bakarak bile gündelik yaşamındaki ne büyük zorluklarla karşılaştığını anlarsınız. Bu gibi durumlarda üzülürsünüz ve içinizden “Bunu haketmiyorsun!” dersiniz. Serdar Bey’in fotoğraflarına girin bakın, eğer hala o fotoğraflardaki gibiyse Serdar Bey bilimsel olarak “obez” kabul ediliyorsa bile bence birçok aşırı kilolu insana göre “sırım gibi” duruyor. Peki, Serdar Bey 42 kilo vermeden önce de bu yazıda anlattığı gibi düşünebilir miydi?

Sağlam Vücut Üstüne Zenginlik Olmaz

Yazıda bir başka katılmadığım nokta “koy ver gitsin böyle” demeye eğimli olanlara sağlam bir destek olabilecek nitelikte olması. Evet, bunu demek çok önemli, gerekli ve inanın çok güzel ama yeri gelince! Ayrıca, bunu demeyi gerçekten hak eden insan “iyi yaşamaya” özen gösteren insandır. İyi yaşamak demek her şeyi lüpletmek sonra da devrilip yatmak olmasa gerek. İyi yaşamak, kaliteli yaşamak: fiziksel olarak, bulunduğunuz yaşa göre belirli bir seviyenin altına düşmemek demektir. Bu yazıda bu şeylerden hiç bahsedilmemesi önemli bir eksiklik olmuş.

Ben kimseye bakla bakla karın kasına sahip olmak için çırpınıp dursunlar demiyorum, kimse jilet gibi keskin olacak şekilde definisyon yapsın demiyorum. Kendi bedeniniz ve genetik özelliklerinizle barışın ama sağlıklı ve kuvvetli olun. Elinizdeki genetik özelliklerinizi en iyi şekilde değerlendirmeye çalışın. Kilo probleminiz varsa da bunu büyütmeyin ama ihmal de etmeyin.

Mide Derdin Perhiz Dermanın Başıdır

Birçok insan ellerinde olmayan nedenlerle (hastalıklar, ilaç tedavisi, parasızlık yüzünden kötü beslenme, modern şehir yaşantısı…) kilo problemi yaşar. Bazıları da tamamen bilinçsiz ve vurdumduymazlık yüzünden bu problemleri yaşar. Sağlıklı beslenerek kilo problemlerin çözümü için gereken adımlardan biri atılmış olur. Sağlıksız beslenmekse kilo problemlerinden başka sağlık sorunlarına neden olabilir.

Gönülsüz Yenen Aş, Ya Karın Ağrıtır Ya Baş

Kilo problemine çözüm bulmak için çok kilolu olanlar şok diyetlere, düşük kilolu olanlar da başka yanlış beslenme düzenlerine geçebiliyorlar. Dünyanın parasını verdikleri ve mucizeler bekledikleri ürünleri saymıyorum bile.

Onların kendilerini soktukları bu çok düşük ya da yüksek kalorili diyetlerse yukarıdaki atasözünde dendiği gibi bir işkence gibi gelir insana. Sağlıklı olan bu mudur?

Şunu her zaman kabul ederim; bazı çok sağlıklı gıdalara sadece alışmadığınız için onları sevmezsiniz, böyle gıdalara alışmayı deneyin. Bu ayrı bir durum olur. Ama tek tip, birçok gıdanın yasak edildiği ya da dayatıldığı bir beslenme düzeni sağlıklı olamaz. Zaten bu diyetler kalıcı bir çözüm de olamaz.

Orta Yol

Can Boğazdan Gelir

Canlı olmak kayadan kayaya atlamak anlamına gelmiyor tabi ama bunu yapmanın da canlılık istediği açık.

Evet, kesinlikle can boğazdan gelir ve güzel yemekleri yemek eşsiz bir keyiftir, güzel yemekleri öğrenin, tanıyın, bilin ve hatta yapmasını öğrenin. Ama mükemmel yemekleri gerçek bir ağız tadıyla yemek onlarla tıka basa karnınızı doldurmak demek değildir. Tıka basa yemeyin, yavaşça yiyin, keyif alarak yiyin ve yemeyi tadında bırakın. İnanın bana çok yemeden de mükemmel bir doygunluk hissi yaşayabilirsiniz, yeter ki buna biraz alışın. Bu sayede sofradan kalktıktan sonra da “zinde” kalmanız çok daha kolay olur.

Altın Leğenin Kan Kusana Ne Faydası Var?

Allah korusun, eğer yanlış yeme alışkanlığınız yüzünden bir sağlık sorunu yaşarsanız elinizdeki imkânlar, yiyebileceğiniz en lezzetli yemekler bile pek bir anlam taşımaz. Lütfen sağlıklı yaşamak için insan olmanın gerektirdiği özeni gösterin ve bu sayede yaşamdan daha çok keyif alın.

Son söz

Hepimizin özel bir anatomik yapısı var özünde aynı olsa da. Kimimiz zayıfız, kimimiz şişmancayız, kimimiz daha kaslıyız, kimimiz uzun, kimimiz geniş omuzluyuz. Kimimiz göbekli, kimimiz çok düzgün bacaklıyız, kimimizin mükemmel gözleri var, kimimizin uzun ince parmakları, kimimiz hafiften çarpık bacaklıyızdır, kimimiz şehla, kimimiz çok güzel bir sese sahibiz, kimimiz çok estetik bir kola, kimimizin kalçası düzdür… Uzar gider bu liste, saymakla bitmez.

Lütfen kimseye özenmeyin, çünkü özendiklerinizin de özendikleri vardır, olmasa bile şu ölümlü dünyadaki konukluğunuzu başkasına benzeyerek geçirmek oldukça küçük düşürücü ve boş bir iş. Kendiniz olun, elinizde olan tek şey budur çünkü.

Yazımızın başlığı “et kanlı, yiğit canlı gerek” atasözüydü. Yaşınıza göre elinizden geldiğince dinç olmaya bakın, bunun için sağlıklı beslenme kadar egzersiz yapmanın da şart olduğunu unutmayın. Özellikle genç insanların “cansız” olması üzücü bir durum.

Hepimiz doğduğumuz gibi ölüp bu dünyadan gideceğiz ama yaşadığımız süreyi daha iyi geçirmek ellerimizde. Bunun için sağlıklı olmaya bakın, kalıtsal ya da kronik bir rahatsızlığınız olsa da onunla barışarak yaşayın, bu bir teselli değil, insanlara boş teselli vermeyi hiç sevmem, bunu diyorum çünkü buna inanıyorum, bunu yapın! Elinizde olmayan şeylere kafayı takmak yerine elinizde olan, gücünüzün yetebileceği şeylerle ilgilenin ve sağlıklı yaşam ilkelerini küçümsemeyin.

Bu yazı kanunen tescillenmiştir.

Bu yazıdaki görseller: Jolantis ve Jinto! Creative Commons lisansına uygun olarak kullanılmıştır.

2 Yorum

  1. ebru ebru 21 Nisan 2010

    Ne güzel yazmışsın, okudukça insanın kanlı canlı ve ince olası geliyor ama ah keşke.. Bir şeye hırs yaptıysam başarırım, istediysem yaparım, kilo konusuna ise kafayı çok takmama hırs yapmama rağmen dönüp dolaşıp yine bedenime yapışıyor fazla kilolar. Bir hırsla 8-10 kilo verip daha sonra bunları fazlasıyla geri aldığım o kadar çok oldu ki bedenim ayrı isyanda beynim ayrı.. Nasıl bir şeydir bu kilo illeti anlayamadım, artık bunun bir hastalık olduğunu düşünüyorum, en zor işlerin altından kalkıp da iş hep zayıf olarak kalmaya gelince asla başaramama, işte buna aklım ermiyor. İradesizlik diyor hiç şişman olmamış zayıflar, ah bilseler 24 saati 1 elma, 1 kase çorba ve şekersiz çayla geçirdiğimiz, geceleri midemizden gelen gurultu sesleriyle uykumuzu kaçırdığımız kaaaaç zamanlar yaşadık. Bu irade değil de nedir? Aslında kafaya taktıkça insanın üstüne geliyor, takmayim diyorsun etrafında o kadar çok anlayışsız insan varki, tartı misali gözleriyle aldığın gramı bile yüzüne vurmaya bayılıyorlar, sen diyet yapar, spor yapar ah 1 kilo vermişim diyerek sevinç naraları atarken kendini bilmez bir komşu laf olsun diye “sen kilo aldın di mi bu aralar, balkondan sana baktım, kalçaların genişlemiş” cümlesini daha önce 2-3 kez kurmuş olmasına rağmen yinelemekten çekinmez. İster istemez takarsın kafana ve sanki o noktada psikolojikmidir nedir yemek yemesen bile kendini daha bir şişmiş hissedersin, sonrasında ise şöyle bir selam edip herşeye tek dostun yemek olur birdenbire.. ve kısır döngü başlar..

    • Ebru,
      Sen de ufak ve güzel bir yazı çıkartmışsın, ben de teşekkür ederim 🙂

      Bence alışkanlıklar çok önemli. Yeni ve güzel, bize zevk veren alışkanlıklar edinmemize gerekiyor yoksa insan sıkıntıdan da yiyebilir. Ama kendini meşgul ettikçe vücut bir süre sonra uyum sağlayacaktır. İnsan vücudunun uyum yeteneği çok güçlü.

      Her neyse, sonuç olarak kilo konularında almak ya da vermek istemek farketmiyor, kendimizi zorlamak ve irade göstermek durumundayız ta ki bir denge durumu yakalayana vücudumuz kendini bu yeni düzene uydurana kadar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir