
Ayna ayna söyle bana, benden fiti var mı bu dünyada?
Yazan: Özgün Başpınar
Eğer başka bir dalda profesyonel sporcu olup performans artırmak için fitness yapmıyorsanız, genelde herkesin fitness’a başlama sebebi aynıdır: İyi görünmek.
Bu mütevazi istekle başlayan idmanların ardından fitness yapan her beşerin içinde adeta bir canavar uyanır. İyi görünmek için start alan fitness’cı, bir süre sonra daha iyi görünmek, iki süre sonra harika görünmek, üç süre sonra süper görünmek, dört süre sonra inanılmaz görünmek isteği duymaya başlar.
Bu sitedeki yazılarımızda sık sık parmak bastığımız şekilde fitness’ın sonu yoktur. Her zaman daha iyi bir idman, daha iyi bir sonuç, daha iyi bir vücut vardır. Ve her fitness’cının içinde de daha fazlası için her zaman istek bulunur.
Hep daha fazlasını hedefleyen sporcu bünye, bir süre sonra daha fazlasına ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmek ister doğal olarak… Ve bu kontrol her zaman bilimsel olarak, ölçüler veya testler vasıtasıyla yapılmaz. Bir numaralı kontrol aracı gözlerdir. Kendisini muhteşem bir beğeniyle süzen keskin gözler…
Evet, aynalarla aşk böyle başlar işte… Bir kere başladı mı da asla sona ermez. Kara sevdaya döner. Bir gün bir teknoloji, aynalara gönderilen telepatik mesajları deşifre etmeyi başarırsa ansiklopediler dolusu birikimimiz olacağına eminim. Ayna ayna söyle bana, benden fiti var mı bu dünyada minvali şarkı sözleri çıkar piyasaya, Serdar Ortaç bile işsiz kalır diyim, siz anlayın.
Aslında işin içinde olunca bu durumun pek keyfini çıkaramıyorsunuz. Ne de olsa siz de sürekli idman yapıp, sürekli aynaları kesen, kıçının çatalına kadar vücudunun her detayını inceleyen bireylerden biri durumundasınız. İşin tadı, idman yapmadığınız bir gün spor salonuna gelip çalışanları seyrettiğinizde çıkar. Daha büyük bir eğlence olamaz!

Biceps yapan ergen, 27 cm’e ulaşan kol kaslarını Rocky Balboa edasıyla sıkmakta, pilatese yeni başlamış teyze, belinin kıvrımlarını Shakira modunda sallamakta, 130 kilo bench yapan body builder, göğüslerini Kate Upton gibi oynatmaktadır. İşin güzel yanı bu benzersiz kareleri ortaya koyan spor sevdalılarının hiçbirinin, diğerlerinin farkında bile olmamasıdır. Muhteşem bir orkestranın parçaları gibidirler. Ayna orkestra şefi, idman alanı konser salonu, sanatçılar kendileridir. Vitamin barda portakal suyunu yudumlayarak bu spor emekçilerini izleyen ve kendi kendine ağzı kulaklarına vararak sırıtan siz de konserin şanslı seyircisi olmaktasınızdır tabii…
Ne zamanki idman biter, o zaman aynalarla kısa süreli bir vedalaşma yaşanır. Salondan soyunma odasına gidene kadar geçen süreyi içerir bu vedalaşma… Soyunma odasında oyun yeniden başlar. Bu kez yalnız olmaktan dolayı daha da rahat olarak parmak uçlarına kadar inceler fitness’cı kendini. O ne büyük keyiftir o! Da Vinci’nin Mona Lisa’sı, Picasso’nun Guernica’sı, Vermeer’in İnci Küpeli Kız’ı bu tablonun yanında hiç kalır. En güzel tablo fitness’cının vücududur!
Şaka bir yana, bu karşı konulmaz içgüdümüzün isim babası, Yunan mitolojisinde suda gördüğü aksine aşık olup, kendisini seyrederken ölen Narkissos’un ne kadar şanslı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Adamcağız daha ayna diye bir kavram ortada yokken bu dertten muzdaripmiş. Şimdi yaşasa, kazara seksensekiz yanı aynalarla kaplı bir spor salonuna ayak bassa hali nice olurdu? Ordan oraya, ordan oraya kendine baka baka delirir, mitolojik kahraman olup efsane olacağına milenyumun maymunu olurdu!
Sonuç olarak kendinize bu kadar bakmaktan vazgeçin diyeceğim ama biliyorum ki yapmayacaksınız, fazla abartmayın bari. Bu da bir tür bağımlılık, yavaş yavaş bırakın. Üç dakikada bir değil de beş dakikada bir bakın, sonra on dakikada bir, sonra yirmi dakikada bir diyerek yavaş yavaş bırakın bu mereti!
Narsizmin fazlası sağlığa zararlıdır, salonların girişine koyduracağım bu işareti 🙂

Fotoğraf: Bu yazıdaki fotoğraf(lar) DepositPhotos.com veya ShutterStock.com’dan temin edilmiştir. Zinde Türkiye Sağlıklı Yaşam ve Spor Dergisi, bodytr.com
İlk yorum yapan siz olun