İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kelebek Etkisi

Kelebek orijinal adıyla Papillon filminin afişlerinden bir tanesi.

Kelebek Etkisi

Yazan: İlşad Özkan

Vücut geliştirme, fitness, pilates, kas geliştirme, kondisyon geliştirme ve benzeri konulara ağırlık veren bir sağlıklı yaşam sitesinde neden bir filmden bahsedildiğini merak edebilirsiniz. Yazımın başlığı “Kelebek Etkisi” ve bu isimde bir film var ancak ben bugün o filmden değil, başka bir filmden bahsedeceğim, bahsedeceğim filmin ismi: Kelebek.

Kelebek (Papillon) filmi aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Bu roman söylendiğine göre yazarının gerçek özyaşam öyküsüne dayanıyor yani yaşanılanların bir kısmı kesinlikle gerçek. Romanın yazarı Henri Charriere. Bu kitabı yıllar önce okumuştum ve çok beğenmiştim, hepinize öneririm. Bu eserin filmiyse elbette kitabın kendisi kadar detaylı değil ayrıca kitaba birebir uygun değil. Bu kısa bilgilendirmeden sonra sadete geleyim. Bugün Kelebek filminin bana hissettirdikleri ve düşündürdüklerini yazmak, sizlerle paylaşmak istedim.

BodyTR esasında bir “spor bilgi kaynağı” sitesidir ve alanında ülkenin en iyisi olmayı amaçlıyor. Ancak spor demek yalnızca “bilmek” değil, size nasıl besleneceğiniz hakkında altın değerinde öğütleri ulaştırabiliriz, size antrenmanınızı nasıl daha verimli hale getireceğiniz hakkında gerçekten çok etkili ipuçları verebiliriz, size nasıl “daha bilimsel” çalışacağınızı anlatabiliriz… Ancak spor, sadece bilmek ve uygulamak değil, sporun “ruhu” vardır ve bu ruh öyle bir şeydir ki her sporcu bu ruha sahip olamaz. İşte bu elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz ruhsal faktörler arasında belki de en önemli eleman “istek” yani motivasyon. İşte ben de sizlere bu gözle göremeyeceğiniz kıvılcımı hediye etmek amacındayım. Çünkü nice insan vardır ki onun ruhundakileri uyandırmak için bir konuşma ya da bir yazı yeter.

Dikkat ! Bu kısımdan sonrası filmin içeriği hakkında az da olsa bilgiler içerdiğinden filmi izlemeden okumamanızı öneririm.

Pes Edenler ve Etmeyenler

Baş rol oyuncusu Steve McQueen filmde “Kelebek” lakaplı Henri Charriere adında bir kasa hırsızıdır, işlemediği bir cinayetten ötürü suçlanarak yakalanır ve diğer pek çok mahkumla birlikte Fransa dışındaki Fransız sömürge adalarından birine gönderilir, burada cezasını doldurması ve doldurduktan sonra da ceza süresi kadar burada kolonici olarak kalması gerekmektedir. Henri, gözüpek, fiziğiyle bile kuvvetini belli eden ve sokaklarda yetişmiş bir kanunsuzdur ancak kendince doğruları olan birisi ve onun öyle bir özelliği var ki ben size bunu anlatacağım. Evet, Henri tüm iyi özelliklerine rağmen bir hırsızdır, tabii ki size onun bu kötü yönünü methetmeyeceğim, onun methedilecek yanı “Kararlı ve pes etmeyen” birisi olması bir başka özelliğiyse maceralarına kendinden başkasını sürüklemiyor çünkü aldığı kararların riskini biliyor. “Hangi karar” mı diyorsunuz? Tutuklu bulunduğu adadan kaçma kararı.

Kelebek, kendilerini adaya götürecek gemiye bindikleri ilk gün bile bu düşüncesini Louis Dega (Dustin Hoffman canlandırıyor) adlı zengin mahkuma açar. Çünkü herkes gibi o da ilk günden biliyor ki götürüldükleri yerden geri dönüş olmayacak, o halde bu adadan kaçması gerekmektedir.

Adadan kaçış pek çok nedenden ötürü çok zor hatta imkansız, kaçışta güvenmek zorunda olduğunuz insanlarsa birer muamma, sizi satmaları işten bile değil. Bir şekilde kaçsanız bile adadan ayrılmanız çok güç ve bunu başaramadan öldürülüyorsunuz, eğer öldürülmediyseniz yakalanıyor ve ilk kaçışınız için 2 sene tek kişilik bir hücreye kapatılıyorsunuz. İşte Kelebek de ilk kaçışında başarısız oluyor ve iki senelik hücre cezasını çekmek üzere hücreye konuluyor.

Ben romanı yıllar evvel okumuştum ve konusu dışında her şeyi unutmuştum yani Kelebek hücreye girince onu merakla izlemeye başladım, ne yapacaktı?

Hâlâ Buradayım Pislikler !!!

Kelebek benim de düşündüğüm şeyi yaptı ve eskisinden daha iyi olacağım dedi, kendine verilen berbat yemekleri yedi, beş adımlık hücresinde geldi gitti ve düzenli olarak şınav çekmeye başladı, işte bu sahneyi gösterdiğinde ben elimde olmadan “Adamım benim be!” deyiverdim, aslında hücrenin yukarısı parmaklıklıydı ve barfiks de çekmesini bekledim, bunu yapmasa da o demirlere asıldı ve onun durumundaki her insana yakışacak şu cümleyi bütün hırsıyla söyledi “Hala buradayım pislikler!” Henri içerdeyken bütün olumsuzluklara rağmen kararından asla dönmedi.

Hücreden çıktığında ilk işi yeni bir kaçış ayarlamak olur ve bunu yapar da, ancak yine hiç ummadığı bir yerden ihanete uğrar ve yakalanır, bu sefer beş sene hücreye girer, pek çoklarının aksine o ölmez ancak fiziken bütün kuvvetini yitirmiş durumdadır, beş sene boyunca güneş bile görmemiştir. Ona bakınca anlıyorsunuz ki eski kuvvetinin yerinde yeller esiyor, yeniden kendini toparlaması mümkün olsa bile bu uzun zaman alacak…

Kelebek daha sonra dört duvar arasında tutulmadığı, bir küçük ev ve bahçeye sahip olabildiği Şeytan Adası’na gönderilir. Bu adadan kaçılmasını engellemek için hiçbir önlem alınmamıştır çünkü tabir-i caizse Allah’ın unuttuğu bu ada zaten doğal nedenlerden ötürü bir hapishanedir. Adada kayık yapacak imkanlar yoktur, adanın mahkumlara açık tarafı uçurumlarla çevrilidir, adanın etrafında çok kuvvetli bir gelgit etkisi vardır ve yüzmek bile çok zordur, tüm bunların üstünde adanın etrafında daha önceki ölü mahkumların tadına bakan bolca köpekbalığı vardır. İşte Kelebek bu adaya geldiğinde ne yapacağını seyretmeye koyuluyorsunuz. Adada hücrede olduğu için yıllardır görmediği arkadaşı Dega da vardır ve onu gördükten sonra yıllar önce söylediği şeyi tekrarlar; kaçacağım. Bu adama hayran olmamak elde değil. Kelebek istese o adada meyve sebze yetiştirip cezasını doldurmayı bekleyebilirdi ama bunu yapmadı, işte Kelebek bu yüzden beni etkiledi. O, kaçış planını Dega’ya anlattığında Dega onu bundan vazgeçirmeye çalıştı ve paramparça olabileceğini söyledi ve Kelebek ona “Farkeder mi?” dedi. Haklıydı, bence de fark etmezdi.

Sonuçta Kelebek Hindistan cevizlerinden yaptığı minicik salını denize attı, Dega ise kendisine yapılan sala dokunamadı. O, daha önce Kelebekle birlikte kaçmış ve yakalanmıştı, ikinciyi denemedi. Kelebeği izliyordu, o biraz uğraştan sonra minicik salının üstüne çıktı ve umuda doğru yol almaya başladı, son kez onu gördüğümde “Hala buradayım pislikler!” dedi.

Kelebek yenik düşürülmüştü, yakalanmıştı ve diğer mahkumlar gibi insanlık dışı muameleye maruz kalmıştı. O ne kalanlardan olmak istedi ne de bir anlık aptallıkla kaçıp yakalananlardan. Kelebek kaçabildi mi? Bence hiç önemi yok, o kazandı ve asla yenilmedi. Çünkü bazen kazanmak için mücadele etmek yeterlidir. Kelebek mücadeleciliği ve kararlılığıyla hepimize örnek olacak niteliktedir.

O Yolun Üzerinde Her zaman Bir Pislik Vardır

Önce karar ver, doğru kararlar zordur ve risklidir. Ama bunu ver. Sonra bundan asla vazgeçme ve amacına ulaşmak için yürümeye başla, ama şundan emin ol ki o yolun üstünde seni onlarca pislik onlarca engel bekliyor olacak sen ise asla pes etme! Pes etmemek genellikle zor bazen daha da zordur, ancak ne yaparsan yap teslim olma, geri dönme!

Tabi harekete geçmeden önce Kelebek Henri’yi hatırla ve onun gibi kararlı ol. Onun kararlılığı gelip geçici değildi, onun kararı ve kararlılığı anlık bir coşkunluk değildi, çünkü bir anlık coşkunluk gösterenler öldü gitti. Onun kararı ufak ya da büyük engellerde dimdik ayakta duruyordu, o bu uğurda büyük çileler çekti ama asla pişman olmadı ve asla vazgeçmedi. İçindeki Kelebek nerede? Sen kimsin? Dega mı, yoksa başkası mı yoksa Kelebek mi? Ya da şöyle demeliyim, sen kim olmak istiyorsun, Kelebek olabilir misin?

Düzenli, bilinçli ve sürekli spor yapmak pek çok nedenden ötürü zordur, bazen tekdüze ve sıkıcıdır da. Tüm bunlara rağmen sen yeri geldiğinde bu sıkıntınla mücadele etmelisin. Bazen paran olmaz bu sana sorun yaratır, yani yolunun üzerindeki “pisliklerin” asla bir “kişi” olması gerekmiyor bu çok nadiren olur, o pislik senin parasızlığın o pislik senin mıymıntılığın o pislik senin hastalığın o pislik senin maymun iştahlılığın olabilir o pislik senin talihsiz genetiğin olabilir… Sana düşen tek şey kararından vazgeçmemek ve “Hala buradayım pislikler!” demektir.

Kendime adıma konuşursam: Hala Buradayım Pislikler !

Peki ya siz neredesiniz?

Bu yazı kanunen tescillenmiştir.
Filmden Kelebek'in hücreye ilk girdiği günleri gösteren bir kare.

Bir yorum

  1. ozgun ozgun 15 Eylül 2009

    ilk fırsatta izleyeceğim filmi.çok merak ettim şimdi.seyredelim gaza gelelim.gece 2 de şınav,barfiks çekmeye başlarım artık 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir